Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

14 yaşında iş tecrübesi

Kızımız Destina 14 yaşında, 10. sınıfta.

Haberin Devamı

(14 yıldır gurbette olduğumuzu hatırlatayım. Beni etkileyen bu örneği bizlere ilham vermesi dileğiyle yazıyorum.)
Aldığı derslerden birinin adı “business”, yani “iş”.
Peki adı “iş” olan ders nasıl verilir ki?
“İŞ” işte öğrenilir bence.
Ben zaten bu “eğitim” kelimesiyle de anlaşamıyorum. Köpek eğitimine bile karşıyım.
“Kimi neye benzetmeye ve neye göre eğitmeye çalışıyoruz?” oluyorum.
Ben, “deneyim”, “merak” ve “öğrenmek” kelimelerini seviyorum.
Nitekim okuldan çocuklara şöyle bir ödev verildi “İŞ” dersi için:
Özgeçmiş hazırlayın, kendinize iş bulun, başvurun ve gidip 1 hafta çalışın.”
Çocuklara pek tabii özgeçmiş hazırlığında yardımcı olundu, iş bulması için aileler ve okul güç birliği yaptı, okul ve işyeri çocuğun yapacağı iş ve işleyiş hakkında iletişimde kaldı.
İş zamanı geldi, çocuklarımız da hayatlarında ilk işlerine 14 yaşlarında geçen hafta gitti.
Bizimki iş tecrübesi için hayatını adadığı dans okulu ile anlaştı.
İşin bu sefer ofis, pazarlama, yazışma, organizasyon kısmında görev almak üzere tabii.
Kılımızı kıpırdatmadık, her şeyi kendi halletti. Bence bu bile olağanüstü bir başarıydı.
Arkadaşımın çocuklarından biri, sinema ve medyaya merakı olduğundan bir radyoda işe başladı. Canlı yayında radyoculuk yaptığı akşam, kalpten gidiyorduk.
Tüm Türkler radyo başına geçtik.
Onun ikizi ise Dubai’de terk edilen köpekleri kurtaran gönüllü bir kurumda işe girdi. Yaşadıklarını kâh gülerek, kâh gözümüz dolarak izledik. Her gün eve eli kolu her yeri ısırık, çizik, tırmık içinde geldi, tek kelime şikayet etmedi.
Bir diğer çocuğumuz üniversitede, bir başkası da kayak merkezinde işe girdi.
Çocuklar, 14 yaşlarında 1 hafta boyunca sabahtan akşama iş tecrübesi edinmek için ciddi çaba sarf ettiler.
Aklınıza iş hayatında yaşadığınız ne varsa getirin ve bunları bir de 14 yaşında yaşadığınızı hayal edin.
Her sabah ne giyilir derdinden tutun akşam işten geç çıkmaya; stresli bir ortamda serinkanlılığını korumaya kadar, verilen görevi sorumlulukla yerine getirmeye uğraştılar.
Öğle arasında acele yemek yemek veya iş yemeğinde bulunmak ne çok şey anlattırdı çocuklarımıza. Her akşam heyecanla bekledik anlatacaklarını.
Okulun bu uygulamasını ne kadar takdir ettiğimi, ne kadar özendiğimi anlatamam.
Bir şeyleri yaşayarak öğrenebilmenin bir insana kattığı değeri çocuğumda görmenin hazzı inanılmaz.
İş ortamına yumuşak bir giriş yaşadılar.
Beni bir başka etkileyen şey de, iş yerlerinde kimsenin onlara “Dünkü bebe gelmiş, takılsın zaman geçirsin işte” tavrı sergilemeden, saygıyla; sanki harbi çalışanlarından biriymiş gibi özen göstermeleri, iş ve değer vermeleri oldu.
Bu bakış açısı ve değerler toplamıdır işte esas olay.
Üniversitede staj için gittiğim bir yer, beni resmen saksı niyetine köşede tutmuştu. Ne kadar işe yaramaz ve berbat hissetmiştim. Oysa çalışmak için can atıyordum.
Çocuklara bir insan, bir birey olarak bakmak; onlara ve yapmaya çalıştıklarına saygı duymak, geleceği bambaşka şekillendiren bir devrim hareketi benim gözümde.
Ülkemde de olmasının hayalini kurduğum bir devrim.
Güven ve saygı duygusunun gelişmesi için de sağlam bir temel demek bu davranış şekli.
Sistem berbat. Sistem bozuk.
Sistemden kaçış yok, çözüm üreten de yok diyoruz ya...
Çözüm belli ki bizde.
İş başa düştü.
Bu verdiğim örneklerden yola çıkarak, bizler kendi aramızda benzer bir şeyler uygularsak aynı bakış açısı ve niyetle...
Deneyimleyerek “öğrenmek” adına eğitimde devrim başlangıcı olur bence.
Yonca
“kendin pişir kendin ye”

Yazarın Tüm Yazıları