Paylaş
Hafızasını kaybetti, komada yatıyor ama, bu haldeyken bile, Türkiye komedisini ortaya koymayı başarıyor.
*
“Kocasının kafasının içindeki” zihniyeti kabul edip, “eşinin kafasındaki bez”e itiraz edenlere, kahkahalarla gülünmez de ne yapılır Allah aşkına?
“Kocasının kafasının içindeki”leri serbest bırakıp, “eşinin kafasındaki bezi” yasaklamak, mizah değil de nedir?
Bi mucize olsa, ayağa kalksa Nejat Uygur, ben eminim, “hastane mi, kestane mi”yi revize edip, tekrar sahneye koyardı... Veya yeniden yazardı “miğferine çiçek eken asker”i.
Özlüyoruz onu.
Tek tesellimiz Bülent Arınç.
“Devlet sanatçısı” Nejat Uygur’un yerini “devlet bakanı” olarak dolduruyor... Daha önce Nejat Uygur’dan ilham alarak “şeyini şey ettiğimin şeyi”ni canlandırmıştı, şimdi de,
büyük ustanın “kodum mu oturturum”una özendi.
“Kozmetik oda”yla karıştırıp, Türkiye’nin ve İzmir’in onuru Güldal Mumcu’nun odasını bastı. Höt zöt yaptı, “Sarhoşları niye kürsüye çıkarıyorsun” diye hesap sordu.
Acı acı güldüm kendi payıma...
Çünkü, kendisini “saygın” ilan eden yalaka gazetecilerin çoğu alkolik.
Trajikomik.
Bir taraftan “kadınlara saygı” isteyip, bir taraftan “bıyıklı Meclis’i yöneten kadın”ın üstüne yürüyeceksin, bir taraftan da erkeklere başkan olmayı başarmış kadına “yaratık” diyeceksin...
“35’e bakla, ne hakla?”
Ve MHP... Din sömürüsünün
foyasını ortaya çıkardı, artislik bi yere kadar, makyaj aktı, a-aa, kral çıplak!
Peki derseniz ki, küfürlerin, tekmelerin havada uçuştuğu Meclis’in hali ne olacak?
Onu da düşünmüştü Nejat Uygur...
“Alo, orası tımarhane mi” diyemeyeceğimize göre, sanırım neticede o işlere “Cibali Karakolu” bakacak.
Paylaş