Paylaş
Eşi, subay.
İçerde.
Haftada bir gün...
Anca üç dakika konuşabiliyorlar.
Çünkü, telefondaki üç dakikayı eşine, üç dakikayı ana-babasına, dört dakikayı çocuklarına ayırabiliyor.
Peki ya yüz yüze?
Ayda bir gün.
Bir saat görüşebiliyorlar.
Dedim ya, doktor...
Her ay ortalama sekiz defa, 24 saatlik nöbeti var.
Ankara’da çalışıyor.
Eşi, İstanbul’da yatıyor.
Çocuklar öğrenci.
Bırakıp gidemiyor.
Ne yapsın?
İzmir’de yaşayan anne-babasını yanına çağırıyor, tası tarağı toplayıp, Ankara’ya geliyorlar, çocukların başında kalıyorlar, bu sayede kızları İstanbul’a, damatlarıyla görüşmeye gidebiliyor.
Bi akşam...
Gene nöbetçi.
Telefon geliyor.
Genelkurmay’dan.
Hayırdır...
İyi haberdir inşallah.
*
- Hanımefendi.
- Buyrun.
- Eşiniz ayın 15’inde maaşını almış.
- Evet.
- Ayın 24’ünde cezaevine alınmış.
- Evet.
- Aradaki farkı geri ödemeniz gerekiyor!
*
Malum, içeri atılanlar maaşlarının 3’te 2’sini alabiliyor... Apar topar ödemeye giderken annesi sesleniyor, yanına biraz fazla al diyor. Genç kadın o ruh haliyle, annesinin niye böyle bir tavsiyede bulunduğunu kavrayamıyor, ancak, öyle yapıyor, yanına biraz fazla alıyor. Yaşlı anne, tecrübeli vatandaş tabii... Haklı çıkıyor. Sadece küsuratlı bölümü değil, faizini de istiyorlar. Faizi de ödüyor.
*
Kendi payıma...
Tebrik ederim Genelkurmay’ı.
Maalesef kilim’im plaket’im yok. Aybaşı gelsin, maaşı alayım...
Karargaha sucuk göndereyim bari.
Paylaş