Paylaş
*
“Almanya’da yabancı...”
“Türkiye’de Alamancı”ydı onlar.
Oralarda aşağılandıkları, buralarda ise “kafasına tüy takmış” karikatürize tiplerle alay konusu edildikleri günlerdi.
*
İşte o anda... Manavın vitrininde görüyorlar, iki adet topan patlıcan!
*
Dalıyorlar içeri heyecanla, işaret ederek, almak istediklerini söylüyorlar... Manav kafasını iki yana sallıyor, olmaz manasında... Peki niye olmaz?
“Dekor” diyor Alman, “yenmez o!”
*
Türk mutfağının en önemli figürlerinden biri olan patlıcanı, sebze sınıfına koymuyor Alman, tanımıyor o zamanlar, bilmiyor, şeklini rengini beğenmiş, süs diye koymuş vitrinine... Israr ediyorlar, 20 marka alıyorlar... Alman manav, memnun, zavallı Türklerin cahilliğine gülümsüyor.
*
Getiriyorlar eve, telefon ediyorlar eşe dosta, müjdeyi veriyorlar... 15 Türk ailesi buluşuyor, çoluk çocuk, memleketten binlerce kilometre uzakta, o mutfakta...
Kızartma yapıyorlar, törenle...
Ve, minik lokmalar halinde yiyorlar tadımlık patlıcanı, ağlaya ağlaya.
*
O Türk karı-kocanın oğlu...
Milletvekili şu anda Almanya’da!
*
(Manavın oğlu, hâlâ manav...
Almanlara patlıcan satıyor.)
*
Çünkü... Anneleri babaları “en alttakiler”di, evlatları “en üst”e çıktı.
*
Alman otomotiv devlerinin, finans devlerinin karar mekanizmasında oturuyor Türk çocukları bugün... Siyasetine, ekonomisine yön veriyorlar; avukat, savcı, üst düzey hâkim oldular, Almanya’ya adalet dağıtıyorlar. Polis, subay, gazeteci oldular, Almanya’nın en ünlü hekimleri oldular. Güzellik yarışmalarında, şarkı yarışmalarında en öndeler... Mizahın ne olduğunu gösterdiler; iddia ediyorum, Alman Cumhurbaşkanı’nı tanımayan Alman vardır, Kaya Yanar’ı tanımayan Alman yoktur... 2-3 dil biliyorlar, 1.5 milyon kişiye istihdam sağlıyorlar.
*
Hani, ağzımız açık şekilde, Alman Milli Takımı’nda resitalini seyrettiğimiz Mesut var ya... Onlardan biri işte Mesut...
(Sonradan atıp tutanlara inanmayın; Babası yalvardı Türkiye’ye, “alın şu çocuğu, oyalamayın, Yıldıray gibi harcamayın” dedi, beğendiremedi...)
O nedenle, dünyanın hayranlıkla, Almanların gururla seyrettiği Mesut’u, televizyon başında “patlıcan moru” olmuş şekilde seyrediyoruz anca!
*
Özetle...
“İyi yönetilen ülke”de “fırsat eşitliği sağlanan ülke”de, yeteneklerini ortaya koyabilme imkânı buldu Türkler.
İnsan yerine konmuyorlardı...
“Dünya vatandaşı” oldular.
*
Sarın şimdi makarayı geriye...
Bizde neler oldu bu süre içinde?
“Mesut” mudur Türkiye?
*
Hani matah iş yapmışlar gibi utanmadan diyorlar ya “neredeeen nereye geldik” diye... Sorun kendinize!
Paylaş