İstiklal harbi şehidi... Onun adını verdiler. Kaşif.
*
Babası öğretmendi. Halası da öğretmendi, hatta, kendisinin ilkokul öğretmeniydi. Atatürk ilkeleriyle büyütüldü. “Herkes biraz İzmirlidir” derim ya... O da öyleydi. Babası Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi’ne atanınca, İzmir’e taşındılar, Hatay Nokta durağına... Atatürk Lisesi’ne kaydoldu. Dar gelirli baba, ailesinin geçimini sağlamak için ek iş yapar, marangoz olarak Fuar’da stant kurardı. Gene tayin... Kırklareli Atatürk Lisesi’nden mezun oldu. ODTÜ’yü kazandı.
*
Ama, subay olmak istiyordu. İzmir Atatürk Lisesi’nin boks takımındayken burnu kırılmış, vaziyeti idare etmiş, öylesine kaynamıştı. Bu halde olmaz dediler. Ailesinden gizli gizli yattı masaya, ameliyat oldu, düzeltti. Sınava girdi, Kara Harp Okulu’nu kazandı. Bordo bereli’ydi. Dünya Özel Kuvvetler Şampiyonası’nda, teçhizatlı koşu, paraşütle atlama, sualtı dalışı, keskin nişancılık, hayatı idame, yarma, sızma filan, dünya şampiyonu oldu. Seçkin birlik, Muharebe Arama Kurtarma MAK’ın kurucuları arasında yer aldı. Sayısız subay, astsubay ve özel harekâtçı polis yetiştirdi. Binbaşı rütbesindeyken, Milli İstihbarat Teşkilatı’na geçti.
*
Madalyaları evine sığmıyordu, bazıları, örnek bir Atatürk kızı olan 75 yaşındaki annesinde duruyordu. Hep vardı ama, hiç yoktu... Babası vefat ettiğinde, yurtdışı görevindeydi, cenazeye katılamadı. Kız kardeşine çok düşkündü, eline doğan yeğeninin düğününe bile gelemedi.
*
Parayla pulla hiç işi olmadı. Mütevazı bi evi var. Ankara’da. Hepsi o... Didik didik ettiler manşetlerden linç edebilmek için, bula bula, anca bi de yazlık bulabildiler. Ki, o yazlık, eşine babasından miras kalmıştı. Tek serveti, 21 yaşındaki oğluydu. Üniversite öğrencisi... 55 senelik ömrü operasyonda geçtiği için, toplasan, üç sene ya gördü büyüdüğünü, ya göremedi.
*
Karnında... Sırtında... Mermi izi vardı. İleride belki ama, şu anda size söyleyemeyeceğim yerde yedi.
*
MİT’in Asya Ülkeleri Daire Başkanvekili’ydi. Özbekistan, Kazakistan, en son Afganistan’daydı. Afgan köylerine Atatürk posteri asarken, “sen teröristsin, gel buraya” dediler. Koşarak geldi.
*
Türk halkı, ilk kez ve son kez, mahkemeye “koşarken” gördü onu... Zımba gibiydi. Çünkü, çocukluğundan beri haftanın yedi günü aralıksız spor yapardı. Her nedense, cezaevinde son görüştüklerinde kız kardeşine vasiyet etti, “ölürsem, beni babamın kucağına koyun” dedi.
*
Ve, öldü. Mermi öldürememiş... Spordan öldü deniyor.