Irak’a "komşu" ülkeler konferansına katılan "komşu"lar...
*
İşin daha matrak tarafı, "kadın"ları yok sayan Arapların ağzına baktığı kişi, bir "kadın..."
*
Bizim Başbakan’la yaşıt, 1954 doğumlu... Annesi müzik öğretmeni, babası papaz... Birmingham, Alabama’da dünyaya geldi. Henüz 9 yaşındayken, 1963’te, Ku Klux Klan’ın dinamitle havaya uçurduğu, Birmingham Kilisesi’ndeydi. Yara almadan kurtuldu. Biri sınıf arkadaşı, 4 kız çocuğu öldü... Hani şu; Spike Lee’nin "4 küçük kız" adıyla yaptığı meşhur belgesel... Martin Luther King’in merkezlerinden biriydi, Birmingham Kilisesi... "Beyazcı" FBI, soruşturmayı savsakladı, saldırganların peşini bıraktı. O, bırakmadı... Güvenlik Konseyi Danışmanı olduğunda, yani 39 yıl sonra, dosyayı yeniden açtırdı, intikamını aldı, 3 ırkçı saldırganı içeri tıktırdı.
15’inde üniversiteye gitti.
26’sında profesör oldu.
Nasıl başardı?
2002’de BBC’ye anlattı...
"Ailem bana şunu öğretti... Belki bir siyah olarak Wal-Mart’ta hamburger yiyemezsin ama, çok çalışırsan, bu ülkenin başkanı olabilirsin!"
Çok çalıştı.
"İlk siyah kadın" dekan, "ilk siyah" Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı, "ilk siyah kadın" Dışişleri Bakanı oldu.
Bu arada...
"Birleşmiş Almanya ve Dönüştürülmüş Avrupa", "Gorbaçov Dönemi", "Şüpheli Sadakat: Sovyetler Birliği ve Çekoslovak Ordusu" gibi kitaplar yazdı... Görüldüğü gibi, ilgilendiği her yer, ya parçalandı, ya dönüştü, ya yıkıldı!
Genelkurmay Başkanı’nın özel asistanı olarak çalıştı... O sırada Ortadoğu’ya musallat oldu.
Petrol devi Chevron’da yönetim kurulu üyeliği yaptı; dünyalığını oradan kazandı.
Öyle katkısı oldu ki, Chevron, minnetini göstermek için, en büyük tankerine "Condeleezza Rice" adını verdi.
4 dil biliyor.
Rusça, Fransızca, Almanca, İspanyolca... Ama ona "kaşlarıyla konuşan kadın" deniyor. Kaşlarını çattıysa, herkes biliyor ki, o kaş çatılan ülkede, taş üstünde taş kalmıyor.
Çok da ince ruhlu!
Piyano çalıyor.
Hem de, dünyanın en büyük çello ustası, Grammy’li Yo-Yo Ma’ya eşlik edebilecek kadar...
Tutkusu, Brahms.
Demiştik ya, annesi müzik öğretmeni... İsminin de, Allegro, Vivace gibi İtalyanca müzik terimlerinden olan "Con Dolcezza"dan türediği söyleniyor. "Tatlılıkla, iyilikle, mutlulukla" manasında...
Tatlılığa bak!
Ailesinin tek çocuğu...
Bekar.
"Savaşmaktan sevişmeye vakit bulamamıştır" diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz...
Amerikan futbolunun güçlü ekiplerinden Denver Broncos’un eski oyuncusu Rick Upchurch’un manitası olduğu biliniyor.
Bir ara yanlışlıkla Bush’a "kocam" dedi... Alay konusu edildi. Talk şovlardaki esprilerden biri şuydu: "First Lady Laura Bush, kocasını güzel kadınlardan uzak tutmak, yeni bir Monica vakası yaşamamak için, Condi’yi destekliyor!"
Saat gibi...
Her sabah 5’te kalkıyor.
7’de işinin başında.
Buz pateni yapıyor... Lisanslı.
Ünlü anchorman Larry King, "24 saat savaş planları yapan bu kadını, buzun üstünde dans ederken hayal edince, beynim kısa devre yapıyor" diyor.
Ayakkabı delisi.
Imelda Marcos sendromu var.
5’er 5’er alıyor.
Favorisi, Ferragamo.
Koyu kırmızı, açık pembe, cart mavi, cılk sarı gibi, bağıran tayyörler giyiyor. Zahmet edip mağazaya gitmiyor. New York efsanesi Saks Fifth Aveneu, modelleri evine götürerek, özel hizmet veriyor. Oscar de la Renta’nın çizgilerini beğeniyor. Yves Saint Laurent’in 10 numaralı rujunu kullanıyor.
*
Amerikalılar onu, "Tom Amca’nın Kulübesi"ndeki, beyaz efendisinin bir dediğini iki etmeyen sadık hizmetkárı Chole Teyze’ye benzetiyor.
Fransızlar ise, kısaca "Bounty" diyor... Dışı çikolata, ısırıyorsun, içinden bembeyaz hindistancevizi çıkıyor!
*
Benzeten benzetene.
*
Göreceğiz bakalım...
Narin yapılı, ince ruhlu, ama, oturduğu koltuk nedeniyle dünyanın en güçlü kadını olan Condi, bizi neye benzetecek!