Cambridge Üniversitesi’nde yapılan araştırma neticesinde “yüzyılın en sıkıcı günü” tespit edildi: 11 Nisan 1954... O gün, dünyada, kayda değer olay yaşanmamış.
* Ne kriz, ne savaş, ne doğal afet, ne de önemli bir vefat... “Öyle mi acaba?” diye merak ettim, arşive girip, o tarihli Hürriyet’e baktım, hakikaten öyle... Tırışkadan teyyare haberler var. * “Dünyanın en huzurlu günü” aslında... Ama, her nedense Cambridge profesörleri “dünyanın en sıkıcı günü” sıfatını uygun bulmuş ve araştırma raporuna şu notu eklemiş: “11 Nisan 1954’ün önemi için hak iddia edebilecek tek insan var, Profesör Abdullah Atalar.” * Niye? O gün doğmuş çünkü. * Krizsiz, afetsiz, faciasız günü olmayan, dünyanın en huzursuz ülkesi Türkiye... Şaşırtıcı şekilde, dünyanın en huzurlu gününe imza atmayı başarmış yani. * Kimdir peki? * İlkokula ikinci sınıftan başladı, Ankara Fen Lisesi’ni birinci bitirdi, ODTÜ’ye birincilikle girdi, elektrik-elektronik’ten birincilikle mezun oldu, Stanford’a gitti, doktorayı birincilikle bitirdi, Türkiye’nin ilk kişisel bilgisayarını yaptı, Aselsan’ın ilk mikrobilgisayarını yaptı, Türkiye uyudu, Almanlar kaptı, Leica için akustik mikroskop icat etti, patentin kaymağını Almanya yedi, inovasyon ödülü kazandı, icadı Münih’teki Bilim Müzesi’nde sergileniyor. * Memlekete, ODTÜ’ye döndü. Üniversite kurmaya hazırlanan Profesör İhsan Doğramacı tarafından davet edildi, elektrik-elektronik bölümünün kurucusu olması istendi. Kabul etti. * Bilkent kuruldu... 30 bin mezun verdi, 12 bin öğrencisi var şu anda, yarıya yakını burslu, her sene ÖSS’de ilk 100’e giren süper zekâ çocukların 20’si 30’u Bilkent’i tercih ediyor, öğretim kadrosu 40 farklı ülkeden, laboratuvarları 365 gün 24 saat açık, kütüphanesi 420 bin kitaplık. * Türkiye’de kalabalıkların haberi bile yokken, Cambridge tarafından “tarihi günün en önemli tek insanı” ilan edilen Profesör Abdullah Atalar... İşte bu Bilkent’in rektörü. * Saygınlıkta devlet üniversitelerini geçen, ODTÜ’yle kafa kafaya yarışan Bilkent’in, bu zorlu aşamaları kaydederken, çok çok çok önemli bir engeli vardı: Para... * Bilkent’i kazanmayı başaramayan, “Kazanamadım” diyemiyor, “Orası paralı, onun için gitmedim” diyor; “Baba parasıyla haybeden okuyorlar” demeye getiriyordu. ODTÜ’yü Boğaziçi’ni kazandığı halde Bilkent’i tercih eden burslu öğrenciler ise, sürekli savunma durumunda kalıyor, bu işin parayla pulla alakası olmadığını anlatmaya çalışıyordu. * Profesör Atalar gibi hocaların çabalarıyla her sene biraz daha yükseldi Bilkent’in çıtası, burslar arttı, mezunları ülkenin en önemli firmaları tarafından kapışılmaya başlandı. Gariban ailelerin zeki çocukları, beş kuruş ödemeden takır takır okuyordu. “Elektrik direğinin altında ders çalışıyorduk, ailem garibandı, okuyamadım” palavrasını yıkmayı başarmıştı Bilkent. * Taaa ki... Malum arkadaşlar dokunana kadar. Bi dokundular... Jaguar! * 26 senelik bilimsel emek... Bi çuval incir berbat oldu. * Hadi şimdi 26 sene daha... Düzelt düzeltebilirsen. * Dolayısıyla, Cambridge’ten rica ediyorum, Profesör Atalar’ın hatırına bi araştırma yapılsın lütfen... Malum arkadaşların elini atıp da, hasar vermediği yer kaldı mı, kalmadı mı?