Paylaş
Başbakan Tayyip Erdoğan,
ABD’nin bağımsızlık günü münasebetiyle, ABD Ankara Büyükelçisi’ni eşiyle
birlikte resmi konutta ağırladı, onuruna yemek verdi, Eminanım’la birlikte kapıya kadar uğurladı.
3 Temmuz 2003.
ABD Ankara Büyükelçiliği’nde, ABD’nin kurtuluş günü resepsiyonu vardı. AKP’liler Amerikalıları tebrik etmek için kuyruğa girdi, başbakan yardımcımız Mehmet Ali Şahin, içişleri bakanımız Abdülkadir Aksu, maliye bakanımız Kemal abi, devlet bakanlarımız Beşir Atalay ve Ali Babacan en ön sıradaydı.
4 Temmuz 2003.
Kafamıza çuval geçirdiler!
*
Tarihimizin en onur kırıcı skandalı adım adım yaklaşırken, sayın hükümetimizin burnunun ucundan bile haberi yoktu. Dönemin genelkurmay başkanı Hilmi efendi desen... Onun zaten haberi yoktu. Gezmeye gitmişti, İsrail’deydi.
*
İstanbul havaya uçtu.
Sinagogları vurdular.
27 insanımız öldü.
İstanbul’u emanet ettikleri emniyet müdürü, dünyadan bihaberdi, Letonya’daydı, milli maçı seyretmeye gitmişti. Dışişleri bakanımız Abdullah Gül, İsveç’teydi. Stockholm’den yüreğimize su serpti, duruma hâkimiz, örgütü çökerttik dedi, beş gün sonra İngiliz konsolosluğuyla banka havaya uçtu, 30 insanımız daha öldü.
*
Mavi Marmara’yı bastılar.
Bangır bangır belliydi.
Sağır sultan bile duymuştu.
Başbakanımız Latin Amerika’daydı.
Şili’yi geziyordu.
Dışişleri Bakanı nerde dediler?
Venezuela’daydı.
Ekmek çarpsın...
Tee Venezuela’daydı.
Bari milli savunma bakanını bulun dediler... O da yoktu. Makedonya’daydı.
*
Başbakanımız, dışişleri bakanımız ve milli savunma bakanımız olmadığı için, Akdeniz’in ortasındaki silahlı krize müdahale etmek için, maliye bakanımızla zirve toplantısı yapıldı iyi mi... Ne alaka derseniz? Milli savunma bakanımız gezmeye giderken, vekâletini maliye bakanımıza bırakmıştı!
*
Mısır’da darbe oldu.
Mübarek’i devirdiler.
En son Türkiye öğrendi.
Başbakanımız Ukrayna’daydı.
Apar topar döndü, zirve topladı.
*
Libya’nın patlamasına sadece 24 saat kala... Trablus Büyükelçiliğimiz duyuru yayınladı, “Libya’da güvenlik ve istikrar bakımından sıkıntı yaşanmamaktadır, endişe duyulmasını gerektirecek bir durum kesinlikle yoktur, vatandaşlarımızın müsterih olmaları tavsiye olunur” denildi. 24 saat sonra içsavaş çıktı! 30 bin vatandaşımız mahsur kaldı. Bu duyuruyu yayınlayan bizim büyükelçi, Tunus’a kaçtı.
*
Fantomumuz vuruldu.
Türkiye’nin haberi yoktu.
Suriye haber verdi.
Haberiniz olsun, biz vurduk dedi.
Necdet bey inanmadı.
Rusya kefil oldu.
Hakikaten Suriye vurdu dedi.
Necdet bey gene inanmadı.
Amerikalılar zor ikna etti.
Başbakanımızı sorarsan...
Brezilya’daydı.
Dönünce öğrendi.
*
Şehit pilotlarımızı Amerikalılar buldu. Aradan 13 gün geçmişti, ahali çoktan unutmuştu, başbakanımız Bodrum’daydı, tatile gitmişti.
*
Mısır’da gene darbe oldu.
Mursi’yi devirdiler.
Gene en son Türkiye öğrendi.
Başbakanımız Urla’daydı.
Tatilini kesti, zirve topladı.
*
Dışişlerimiz Mısır’daki dengeleri o kadar iyi okuyordu ki, darbeden sadece üç gün önce hazırladığı raporda, “siyasi çözüm bulunmazsa darbe olur diye değerlendirmek, yanlış olur, Mısır ordusu sokağa çıkar ama telaşa gerek yok, bunların geleneğinde darbe yok, zaten ABD de darbeye karşı” denilmişti!
*
Ve, Musul...
Başkonsolosluğumuz basıldı.
Kaç kişi rehin, onu bile net bilmiyoruz.
Halbuki, günlerdir yerli-yabancı televizyonlarda seyrediyorduk, Musul halkı bavullarını bile toplamadan terliklerle kaçarken, 24 saat önce 32 şoförümüzü esir almışlarken, MHP milletvekili Sinan Oğan Meclis’te haykıra haykıra “eli kulağında, konsolosluğu basacaklar” diye uyarırken, dışişleri bakanımız gayet sakin, New York’ta geziyordu. Felaketten sadece 20 saat önce attığı tweet’te “Musul başkonsolosluğumuzun güvenliği için her türlü önlemi aldık” diyordu.
*
Gözleri olduğu halde görmeyen, kulakları olduğu halde ışid’meyen... Dünyayı bu kadar öngöremeyen bir başka hükümet var mı dünyada?
*
Ve, samimiyetle merak ediyorum, böylesine kibir zehirlenmesi
yaşarken, Satürn Ankara’ya çarpsa, haberleri olur mu acaba?
Paylaş