Van depremle yıkıldı. 3 bin 840 insanımız hayatını kaybetti. Türkiye seferber oldu. Ancak, yardımlar yerine ulaşmıyor, adeta buhar oluyordu. Kış bastırmıştı. Kar fırtınasının savurduğu buz tanecikleri suratlara ok gibi saplanıyor, kurtulanlar kurtulduğuna pişman oluyordu.
O zamanlar TRT’de çalışan değerli ağabeyim Uğur Dündar, bu vahim atmosferde Van’a indi, depremin merkez üssü Muradiye’nin Çaldıran bucağına gitti. Manzara hazindi. Kamyon kamyon yardımlardan eser yoktu. Tir tir titreyen çocuklar, ısınmak için koyunlara sarılıyordu.
Gözleri çukura kaçmış gençten biri yanaştı, selamünaleyküm, aleykümselam, kulağına fısıldadı... Yardımların nerde olduğunu bulmak istiyorsan, Van’a git, Hacı Dodo’yu sor!
Van’a gitti. Eliyle koymuş gibi buldu. Herkes tanıyordu. Müteahhitti. Gerçekten hacıydı. 60 küsur yaşında. Ak sakallı. Bir değil, iki değil, altı defa gitmişti hacca... Hatta, otobüs almış, hacı adaylarını taşıyordu. Dönüşte, yükte hafif, pahada ağır ne kadar kaçak mal varsa, otobüse zulalıyor, yurda sokuyordu. Hacı’ydı ama, Dodo değildi. Lakabıydı bu... Asıl adı “Salih”ti.
Vaziyet anlaşılmıştı. Bitirim muhitlerinde büyüyen bi haberci için, bu tipler hiç yabancı değildi. Gitti Hacı’ya... Kendisini Bitlisli müteahhit olarak tanıttı iyi mi! Uğur Dündar, Norveçli gibi adam, Türkçesi desen, pırıl pırıl... Ama, para hırsı işte böyle bi şeydi. Hacı zokayı yuttu. Çünkü, fıldır fıldır dönen gözleri, sözde Bitlisli müteahhidin masaya koyduğu balya gibi cüzdana kilitlenmişti.
Düş peşime, dedi. Çıkıp, az yürüdüler. Bir depoya vardılar. Açmadı depoyu. Arkasına dolandılar, karlar altında bi yığın... Eliyle temizledi Hacı Dodo, üstünde deprem damgası bulunan cillop gibi keresteler göründü. Tadımlık gösteriyordu... Afet İşleri Müdürlüğü’nün gönderdiği yardım malzemeleriydi. Kereste, demir, çimento, çivi, ne istersen, ne kadar istersen, sen paradan haber ver dedi. Peki ya depodakiler? Çadır dedi, battaniye, yiyecek filan.
35 sene sonra... 2011.
Van gene depremle yıkıldı. Şu an itibariyle 534 insanımız hayatını kaybetti. Türkiye seferber oldu. Ancak, yardımlar yerine ulaşmıyor. Kış bastırmak üzere, ki... Bi başka “Salih” manşetlerde!
Bu da müteahhit... Erciş’te 20 cesedin çıkarıldığı Sevgi Apartmanı’nın müteahhidi... Kendisinin oturduğu dört dönüm, üç katlı, havuzlu, ultra lüks villada çatlak bile yok. Ama, can tatlı, villasına girmiyor. Çim bahçesine, Mercedes ve Audi cipinin yanına diktiği Kızılay çadırında oturuyor. Hem de bi tane kesmemiş, iki Kızılay çadırı kondurmuş!
Sevgi Apartmanı’nda 20 ceset daha çıkarılmayı bekliyor. O anda binada olmayıp kurtulanlar, çoluk çocuk asfaltta nöbet tutuyor, çadır kamyonunun yolunu gözlüyor. Bu arkadaş ise, cipinde uyuması veya parayı bastırıp herhangi bi marka çadır alması mümkünken... Kızılay’dan iki tane indirmiş bile!
Bana sorarsanız... İki tanecikle çok ayıp edilmiş. Resmi devlet töreniyle en az 20 tane çadır vermeleri lazımdı Salih’e.
Çünkü, bu Salih... Zurna değildir. Erciş Kaymakamı tarafından plaketle ödüllendirilmiş müteahhittir.
(Plaketi alan Salih’in tam adı Salih “Ölmez”ken... Plaketi veren kaymakamın Ramazan “Fani” olması, lüzumsuz bilgidir, mevzumuzla alakası yoktur. Plaket takdim törenine katılan Erciş Belediye Başkanı’nın, şu anda AKP Van mebusu olması da, tamamen tesadüftür.)
(Salih’in apartmanından cesetleri çıkaran... Kolon bağlantıları yapılmamış, demirler incecik, kolonlar kalın görünsün diye çevresi briketle örülmüş, üstelik dere kumu kullanılmış, diyen Siemens Arama Kurtarma Ekibi ise, olsa olsa, müfteridir.)
Dolayısıyla, düşünüyorum da, Uğur Dündar’ın ekranları bırakması memleket için gayet iyi oldu... Uğur Dündar’lar olmasın ki, hayırlara vesile olsun, meydan Salih’lere kalsın.