Paylaş
*
Bana sorarsanız...
O kadersiz bebiş, bu coğrafyada toprağa verilebilecek en doğru yerde defnedilmiş oldu.
*
Çünkü o mezarlıkta, bu memleketin günahlarının kurbanları yatıyor.
*
‘Bana ne’ci toplumun, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’cı milletin kurbanlarıdır aslında, o mezarlıkta yatanlar... Devlet “baba” kimliğine bürünen rant şehvetinin, gözü doymazların, bilgisiz, yetersiz, cahil, tıpkı o bebişin babası gibi sorumsuz adamların işlediği suçların kurbanlarıdır. Her türlü rezilliği yapayım, sadece kendimi düşüneyim ama, dini imanı dilimden düşürmeyeyim, etrafa namuslu görüneyim diyenlerin... Ve, bunlara göz yumanların, “gayrimeşru” işler yapıldığını bildiği halde, bilmiyormuş gibi davrananların kurbanlarıdır. İktidarlardan, egemenlerden, çevreden “mahalle baskısı”ndan tırsıp, tıpkı o bebişin aile büyükleri gibi, üzerimize düşen görevleri üstlenmediğimiz için, elimizi taşın altına sokmaktan korktuğumuz için, enkazın altında kalan insanlarımız yatıyor orada... Her defasında suratımıza tokat gibi çarpmasına rağmen, vah vah diye geçiştirilen, musalla başında kameralara poz veren yalandan gözyaşlarının, neticede hiçbir şey yapmayan, kılını bile kıpırdatmayan sahte merhametlerin kurbanları yatıyor.
*
Ha o bebiş evde tek başına...
Ha sen, o evin molozları altında.
*
İstediğin kadar bağır.
Orda kimse var mı?
Vicdanlar sağır.
*
“Başkalarının kurbanı” olmanın ne demek olduğunu, “sahipsiz” bırakılmanın anlamını, yalnızlığını, bu memlekette en iyi Gölcüklüler bilir. Sarılacak, bağırlarına basacaklardır. İlk defa doğru yerde o bebiş.
Paylaş