Paylaş
*
Sene 2002...
Enden hanım, 53 yaşındaydı.
Babasından miras kaldı.
Geniş, boş bir tarla.
Toprağı mümbit.
Tarım Bakanlığı’na ait Batı Akdeniz Araştırma Enstitüsü’ne başvurdu, Antalya’daki miras toprağına dikmek üzere Washington cinsi portakal fidanı satın aldı.
Elleriyle dikti...
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
Çapaladı, suladı.
Sabırla bekledi, bekledi...
Hem babadan kalma miras toprağını güzelleştirdiğini düşünüyor, hem de geleceğe dair umutlarını yeşertiyordu.
Ve, günü geldi...
Fidanlar ağaç oldu.
Meyve verdi.
*
Enden hanım 60’ına gelmiş...
Sıra, hasada gelmişti.
*
Onca masraf, onca emek, onca umut, onca sene; nihayet karşılığını alacaktı. Tüccarın adamları toplamak için bahçeye geldi ki, o da ne? Portakal, portakal ama, Washington değil yahu... Çekirdekli!
*
Meğer, baba mirasına 7 sene önce büyük umutlarla yatırım yapan, kendi elleriyle diken, bakan, büyüten Enden Hanım’a, Washington fidanı yerine, Valencia fidanı satmışlardı iyi mi.
*
Kazıklanmıştı yani...
Anca 7 sene sonra anlayabildi.
*
Dedim ya, küçücük yayınlandı... Halbuki, Türkiye’nin “komple” başına geleni bundan iyi anlatan haber yoktu...
*
“Hepimiz Enden hanımız” çünkü.
*
Anlamasına anladık ama...
Anca 7 sene sonra.
Yanlış fidan ağaç olduktan sonra.
Paylaş