Yılmaz Özdil

Viva ramazante

31 Temmuz 2010
Ramazan kolileri malum; makarna, bulgur, un, şeker, hurma filan olur içinde... Avantadır, güzeldir... Ama, bal istersin, tahin helvası çıkar. Zeytinyağı beklersin, çiçekyağı çıkar.

Alan, ağız burun kıvırır. 

Veren, pişman olur.

*

Bu gerginliği ortadan kaldırmak ve muhterem halkımızın avanta seçeneğini arttırmak için kafa yoran marketçi Diasa, ramazan vesilesiyle “hediye kart” icat etmiş.

Yazının Devamını Oku

Milli manevi...

30 Temmuz 2010
Başbakanımız, Deniz Baykal’a 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı, sonra 200 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Devlet Bahçeli’ye 50’şerle başladı, sonra 250 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Erkan Mumcu AKP’ye katıldığında bakan yaptı, AKP’den ayrıldıktan sonra 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Abdüllatif Şener, yardımcısıydı, AKP’den bi ayrıldı, manevi tazminat davası açtı. CHP milletvekilleri Kemal Anadol, Ali Topuz, Atilla Kart, Haluk Koç, Şahin Mengü, Engin Altay, Arif Ekici ve Mustafa Özyürek’e manevi tazminat davası açtı. Kambersiz düğün olmaz, Kamer Genç’i unutmadı, manevi tazminat davası açtı. MHP milletvekili Oktay Vural’a 50 bin liralık, dünyanın en kibar insanlarından Deniz Bölükbaşı’na 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Rahmetli Erhan Göksel’e, Fikri Sağlar’a 50’şer bin liralık manevi tazminat davası açtı. Leman ve Penguen dergilerine manevi tazminat davası açtı, mizah sanıldı, gerçek çıktı; karikatürist Musa Kart ve Sefer Selvi’ye 10’ar bin liralık manevi tazminat davası açtı. Rahmetli İlhan Selçuk’a, rahmetli Şakir Süter’e, Yıldırım Türker’e, Can Ataklı’ya, Altemur Kılıç’a, Fikret Otyam’a, profesör Yalçın Küçük’e, listeyi uzatmayayım, sığmaz buraya, 60 küsur gazeteciye manevi tazminat davası açtı, Emin Çölaşan’a 200 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Gak diyene 50 bin liralık manevi tazminat davası açtı, guk diyene 150 bin liralık manevi tazminat davası açtı.

*

Sonra?

*

Terör örgütü kurduğu iddiasıyla içeri tıkılan saygın profesör Mehmet Haberal, kendisine terör örgütüyle alakalı bi tane bile soru sorulmadığını, buna rağmen tahliye edilmediğini belirterek, dokuz hâkim hakkında manevi tazminat davası açıp, kazanma gafletinde bulundu.

*

Başbakanımız ortalığı ayağa kaldırdı, isyan etti... “Yargıya güven kalmadı” dedi. “Anayasa çiğnendi” dedi. “Haberal’a manevi tazminat kazandıran mahkeme, bu hakkı kendinde nereden buluyor?” diye sordu. “İdeolojik bir karar” dedi. “Hukukla ilgisi yok” dedi. “Millete inandıramazsınız, ben inanmıyorum” dedi. “Bu kapı açılırsa, herkes manevi tazminat davası açmaya kalkarsa, ne olacak?” dedi. “Yargının, bu kararla güvenilirliği bitmiştir” dedi.

*

Sonra?

*

Deniz Baykal gitti, Kemal Kılıçdaroğlu geldi, Başbakanımız bismillah dedi, açılışı yaptı, Kılıçdaroğlu’na 50 bin liralık manevi tazminat davası açtı... Devlet Bahçeli gitmedi, yerinde duruyor, o nedenle dün, Devlet Bahçeli’ye 50 bin liralık manevi tazminat davası daha açtı.

*

“Tanzimat devri”nin sonunu biliyoruz... Bakalım “tazminat devri”nin sonu nereye varacak.
Yazının Devamını Oku

Doğu kökenli açılımı...

29 Temmuz 2010
Söylesem tesiri yok...

Sussam, gönül razı değil.

*


“Kürt açılımı” dediler.
“Kürt sorunu” dediler.
“Kürt kimliği” dediler.

Yazının Devamını Oku

Hayır’lara vesile olsun inşallah...

28 Temmuz 2010
Pazartesi akşamı kandil’di.<br><br>Cepten mesaj yağdı... Kandiliniz mübarek olsun.
Kandiliniz kutlu olsun.
Mutlu kandiller.
*
Dikkat ettim...
Zırt pırt “hayırlara vesile olsun” diyen AKP’li arkadaşlardan, kandil tebrikiyle ilgili her türlü mesaj geldi, bi tane bile “hayırlı kandiller” mesajı gelmedi.
*
Hayır’ı yasakladılar anlaşılan!
*
İşin matrak tarafı, mübarek ramazanı referanduma alet etmeye kalktılar ama, ramazan komple “hayır”lı birader...
*
Hayır’lı ramazanlar.
En hayır’lı ay.
Ramazan-ı şerifiniz hayır’lı olsun.
*
4 tane denk geliyor:
Hayır’lı cumalar.
Kadir gecesi var...
Bin aydan hayır’lı!
*
Sahur... Hayır’lı sabahlar.
İftar... Hayır’lı akşamlar.
Teravih... Hayır’lı geceler.
Sahur iftar arası?
Cümleten hayır’lı işler.
*
(Referandum sonucu için ramazanda istiareye yatsalar, anlatamayacaklar ağız tadıyla... “Rüyamda gördüm” dese, “Hayır’dır inşallah?” demen lazım çünkü!)
*
Zekât, fitre...
Hayır işi, hayır dua.
Netice?
Hayır’lı bayramlar!
*
Sen git, ince ince hesap et, referandumu tam ramazanın sonuna denk getir, ramazanın komple “hayır”lı olduğunu unut, iyi mi... Allah’ın tokadı yok dedikleri, bu sanırım.
*
Neyse...
Hayır’lısıyla sandığa gideceğiz 12 Eylül’de, vatana millete ve İslam âlemine hayır’lı olsun.
Yazının Devamını Oku

Beygir

27 Temmuz 2010
AKP’nin akıl hocası televizyona çıkıp, “Apo paşa olsun” diyor, siz hâlâ “Generallerin tutuklanması normal mi?” diye soruyorsunuz... Âlemsiniz yani! *

O mevzuyu yazarız elbet...

Şu ÖSYM’yi aradan çıkaralım hele.

*

Sınav yaptılar, sorular yanlış çıktı. Üniversitelerin taban puanlarını açıkladılar, taban puanlar yanlış... Kılavuz yayınladılar, kılavuz şinanay... Başarı sırası yaptılar, sıralama yanlış.

*

Bakın...

*

Türkiye’de her sene 62 milyar adet milli piyango bileti satılıyor. 62 milyar adet... İster Bursa’dan al, ister Van’dan, ister Giresun’dan... Bugüne kadar bir kez olsun, bir kez bile, mükerrer bilet basıldığını, yanlış sonuç açıklandığını, karışıklık filan olduğunu gördünüz mü?

*

Göremezsiniz... O nedenle, eğitim bakanı “Nimet Hanım”ı memleketin yüzde 80’i tanımaz ama, “Nimet Abla” dedin mi, herkes bilir!

*

Sayısal loto türevi oyunlar için, her sene, sıkı durun, 1 milyar 680 bin kolon oynanıyor. İster Diyarbakır’da, ister Samsun’da, ister Erzurum’da, istediğin bayiye git, makineye bak, kaç kişi oynamış, ikramiye kaç liraya ulaşmış, saniye saniye görürsün, neticeleri de canlı yayında görürsün... Bugüne kadar bir kez olsun, kolonlara eksik rakam yazıldığını, bilgisayarın aynı kolona mükerrer rakam yazdığını, hatalı hesaplama yapıldığını duydunuz mu?

*

Her gün at yarışı var; tatil, bayram yok, aralıksız, 365 gün... Yani, bir anlamda, her gün sınav yapılıyor... Soru kitapçıkları, memleketin dört bir köşesinde satılıyor. Alıyorsun ganyan kılavuzunu, dersini çalışıyorsun, tercihlerini işaretliyorsun. Milyonlarca cevap, milyarlarca kupon sel gibi akıyor merkeze... Fotofiniş’ler milimetrik olarak belgeleniyor.

*

Hiç yaşanıyor mu, “benimki öndeydi de, geride gösterdiler, yatırdığım tercihi yanlış yazdılar, ödememi eksik yaptılar” şikâyeti filan? Yaşanmaz... Sıfır hata.

*

Çünkü... Çocuklarımızı emanet ettiğimiz ÖSYM Başkanı’na, 365 gün çalıştırıp, sadece 375 lira maaş ödenirken; pazar günkü Başbakanlık Kupası’nı kazanan jokeye, sadece 2 dakikalık koşu neticesinde, 52 bin lira ödendi!

*

Çünkü... Çocuklarımızın “beygir” kadar değeri yok bu ülkede.

*

O nedenle, vay efendim, “sınavdan sınava koşan yarış atına çevirdiler çocuklarımızı” klişesini yıkmanın zamanıdır... Yemini biz veririz; çocuklarımıza beygir kadar değer versinler, razıyız.
Yazının Devamını Oku

Dönülmez akşamın ufkundayız azizim (2)

25 Temmuz 2010
Arap aklıyla bize akıl vermeye kalkıyorlar ama “alkol” kelimesinin kökeni Arapça.

Kullanmamak lazım.
Hatta, yasaklansın.

Rakı ise, özbeöz Türk.

“Ne malum?” derseniz.
Nerede, ne zaman ve kim tarafından icat edildiği bilinmiyor. Oradan malum. Eğer, biz Türklerden başka bi milletin icadı olsaydı, yazılı tarihi olurdu, şeceresini bilirdik!

Şampanyanın mucidi Fransız keşiş, Dom Perignon, 1638’de dünyaya gelmiş mesela. Evliya Çelebi’nin 1635 tarihli seyahatnamesinde “rakı” geçtiğine göre, şampanyadan eski demek ki.

Yani?

Yazının Devamını Oku

Al sana 12 Eylül...

24 Temmuz 2010
Dün yazdım... Nüfusumuz genç.
Memleketin çoğunluğu 12 Eylül 1980’i hatırlamadığı için, “ağlama açılımı”yla etkilemeye çalışıyorlar.

Değerli gençler...
Takunyalıların önünü açan 12 Eylül zihniyeti, Kasım 1982’de referandum yapmıştı... “O günler”le “bu günler”i kıyaslayabilmeniz için, Kasım 1982 arşivine girdim, buyrun...

“Çiftçi zorda, TMO üç aydır para ödemiyor” diye bi haber var mesela... TMO Genel Müdürü ise, “1983’ten itibaren buğday ithal edilmeyeceğini” açıklamış... (Nedir durum bugün?)

“Kar başladı, Doğu’da yüzlerce köy yolu kapandı” haberi var... (Bu kış nasıldı?)

“Yağma başlıyor, sahillere yapılaşma izni geliyor” haberi var... Yetkililer “yalan” demiş.

“1978’te başlayan Kurbağalıdere ıslah çalışmaları 1983’te bitirilecek”miş... (İki ay önce yağmur yağdı, ıslah işçisi dereye düştü, garibin cesedi hâlâ yok.)

“Devlet Bakanı Nimet Özdaş, vatandaşa kok kömürü dağıtacaklarını” açıklamış... (Mucidi oymuş demek ki... Merak ettim, kim bu diye, TÜBİTAK kurucusu profesörmüş iyi mi!)

“Başbakan, ithalatı azaltacağımızı, borç almayacağımızı” açıklamış... (Senelik ithalat 150 milyar dolar bugün, borç 460 milyar dolar.)

“Üniversitelerde yurtsuz öğrenci kalmayacağı” açıklanmış... (Tarikatlar sağ olsun!)

“Siirt’te yüksek graviteli petrol” bulunmuş... (Sırf benim hatırladığım 38 kere filan bulundu, hatta geçen ay gene buldular Siirt’te, yüksek graviteli.)

“Gazeteci Ali Sirmen, Barış Davası’ndan yargılanıyor”muş... (Ali ağabeyi yargılamaya doyamadılar, açsam sorsam, en az 20 davadan yargılanıyordur bugün.)

“SSK’nın devletten 65 milyar lira alacağı var”mış... (SSK’yı kapattılar.)

OECD Türkiye’ye Yardım Komisyonu Başkanı Dr. Geberth, ekonomimizi övmüş, “Sıhhatli büyüyorsunuz, Amerikan firmalarının Türkiye’ye yönelmesinden memnuniyet duyuyorum” demiş... (Daha ne desin adam! Adında meymenet yokmuş zaten, “Geberth”eceği belliymiş.)

“Özel dershanelerin kapatılması gündemde”ymiş... Biri şunları yazmış: “Dershaneye karşı olanlar, fakir fukaranın okumasına karşı... Bereket versin, Eğitim Bakanlığımız sahip çıkıyor. Dershaneye gitmeyen çocuk ne yapacak? Sokağa düşecek. Üç-beş kuruş verip, dershaneye gitse fena mı?” (Bu adam, utanmadan, duayen ayaklarıyla hâlâ köşe yazıyor bugün.)

İsviçre’ye kaçan Yahya Demirel’in, Devlet Malzeme Ofisi’ne 8 milyon adet “ampul” sattığı ortaya çıkmış... (Biz de merak ediyorduk birader, nerden çıktı bu ampul?)

Bakın “ampul” dedim, bir örnek daha var... Köklü kuruluş olduğunu anlatmaya çalışan Ziraat Bankası tam sayfa reklam vermiş, “ampul yokken, biz vardık” diyor!

Boğaz’dan geçerken dümeni kilitlenen tanker, yalılara bindirmiş... Tekirdağ’da otomobil kamyonun altına girmiş, 5 ölü... (Tam gaz devam.)

“Fenikeliler Türk mü?” tartışması yaşanıyormuş... (Bugün, Türklerin aslında Türk olmadığı tartışılıyor.)

Televizyon eleştirisi döşenmiş biri... “İslam âleminin liderliğini yapmış bir neslin evlatları olarak, Flamingo Yolu gibi ahlaksız dizileri seyretmekten utanıyoruz” diyor.

Adalet Bakanı “hâkim ve savcı açığımız var” demiş. Sağlık Bakanı “hekim ve hemşire eksiğimiz var” demiş. Eğitim Bakanı “kadrosuzluk nedeniyle tayinleri yapılamayan öğretmenlerin, en kısa sürede haklarının teslim edileceğini” söylüyor... (Nakarata devam.)

Hem vallahi, hem billahi... Çin Ticaret Bakanı’nı kabul eden Tarım Bakanımız, “Her Çinliye bir portakal yedirebilsek, ihracat sorunumuz hallolur” demiş.

Ticaret Bakanlığı Konjonktür Dairesi’ne göre, enflasyon azalmış, fert başına milli gelirimiz artmış... IMF rapor yazmış, “faize devam” tavsiyesinde bulunmuş.

Elektriğe zam gelmiş. Suya zam gelmiş. Benzine zam gelmiş. Yalaka basın o zamanlar da yalakaymış, “son zamma rağmen, normal benzinde Avrupa’dan ucuzuz” başlığı atılmış!

Ürdün Kralı’nı Çankaya’da ağırlayan Kenan Evren, “Arapları inanarak destekliyoruz, seviyoruz” demiş... Altın tabak içinde lüfer ve fıstıklı baklava ikram edilmiş.

Irak’tan Türkiye’ye geçerken Dicle Nehri’nde boğulan 10 kişinin cesedi bulunmuş... “Apo’cu oldukları sanılan” kişilerin üzerinde “Kalaşinkof diye tabir edilen otomatik tüfek var”mış... (Ne PKK’dan haberi var o zamanlar memleketin, ne Kalaşnikof’tan yani.)

Federal Almanya Dışişleri Bakanı “Türkiye 1986’da AET üyesi olur” demiş! (Federal Almanya bile yok artık.)

Ulusal Ermeni Komitesi, “Amerikan Senatosu’na 36 Ermeni’nin girdiğini” açıklamış... (Giriş o giriş.)

İşsiz sayısı artıyormuş, 613 bin kişiye yükselmiş... (613 bin mi?)

“Doğalgaz diye bir yakıt var”mış, “İran’dan döşenecek boru hattıyla senede 8 milyar dolar kazanacak”mışız... (Bu kafaya az bile döşemişler!)

Değerli gençler...
Kabak gibi görüldüğü üzere, sorunlar aynı sorunlar... Tek farkı, hepsinin büyümüş olması.

O günlerde de, analarınıza babalarınıza “evet” deyin, hepsini halledeceğiz dediler... Halbuki anayasayla manayasayla ilgisi yok bu işin... Bugün “sivil anayasa” diye kakalamaya çalıştıkları metin de, yukarıdaki sorunların hiçbirine derman değil.

Evet-hayır dayatmasına takılmayın, “bırak şimdi sen bundan sonra ne yapacağını... Ne yaptın bugüne kadar?” diye sorun.
Yazının Devamını Oku

Hababam Sınıfı Uyanamıyor...

23 Temmuz 2010
“Ağlama açılımı” yaptı arkadaşlar...

Hıçkırıklar filan...

*

Niye biliyor musunuz?

*

Türkiye’nin ortanca yaşı 28.

Yazının Devamını Oku