28 Ağustos 2010
Benim milletim
Benim askerim
Benim polisim
Benim kaymakamım
Benim valim
Benim müsteşarım
Benim büyükelçim
Benim milletvekilim
Yazının Devamını Oku 27 Ağustos 2010
Haliç’te Yaşayan Simonlar...<br><br>Türkiye’nin en çok konuşulan ama, bir türlü bulunamayan kitabı! *
İlk baskısı çıktı, adeta görünmez el tarafından toplatıldı, anında buhar oldu, ahali kuyrukta beklediği halde, yeni baskıları çıkmıyor. (Muhtemelen bandrol verilmiyordur yayıncıya.)
*
Hal böyleyken, onlarca köşe yazarı, “papağan korosu” gibi, aynı cümleleri tekrar ediyor, bu kitabın aslında tırışkadan teyyare olduğunu, dedikodu mahiyetindeki lafların sıralandığını, somut verilerin bulunmadığını anlatıyor... Dolayısıyla, boşu boşuna vakit kaybı olduğu, okunmasına gerek olmadığı tavsiyesinde bulunuyorlar.
*
Birincisi, kitap somut veri dolu.
İsimler, dilekçeler, şahitler var.
*
(Yalaka tayfası yıllardır, Özdil şöyle, Özdil böyle diye yazıyor mesela... Kitapta bi Özdil var! Özdil’in feriştahı... Niye yazmıyorlar?)
*
Madem bu kadar yalayıp yuttular, sizin bir türlü bulamadığınız kitabı... Simon kim? Var mı yazan? Neden Haliç’te yaşıyor? Okudunuz mu tek satır bununla alakalı? Kitabın her satırını incelediğini öne süren arkadaşlar, bismillah, kitabın adı birader, niye bahsetmiyorlar?
*
Okumadılar mı yoksa?
*
Buyrun...
*
“Simon” cemaatçi değil aslında, kod adı “Simon” olan üst düzey bi PKK’lı... Bekaa’da örgütün sözde mahkemesinde başkanlık yapmış... Ve, aşna fişne yaparak, militanların kafasını karıştırdığı iddia edilen, özbeöz kız kardeşi hakkında “idam” kararı vermiş.
*
“Simon”u yakalayan Hanefi Avcı, “gerçekten bu suçu işlemiş miydi?” diye sorduğunda ise, “asla” cevabını vermiş... Yani, kız kardeşinin isnat edilen suçu işlemediğinden kesinlikle emin olduğu halde, sırf örgüt istiyor diye, haklıyı savunmak yerine, kalemini kırmış.
*
Bu davranış biçimine “Simonlaşmak” adını koymuş Hanefi Avcı... Sadece illegal örgütlerde değil, başta Emniyet teşkilatı olmak üzere, körü körüne itaatin hâkim olduğu, grup menfaati için körü körüne itaat istenen her yerde “Simonlar”ın var olduğu sonucuna ulaşmış.
*
Sonra Haliç’e geçmiş...
*
İstanbul’da görevliyken, işiyle evi arasında Haliç’ten geçmek zorunda olduğunu, o zamanlar Haliç’in berbat koktuğunu, camları kapatıp, burnunu tıkadığı halde midesinin bulandığını anlatıyor... Kendisi bu haldeyken, insanların Haliç kıyısındaki parklarda dolaşması, hatta piknik yapması dikkatini çekmiş... Sürekli kötü ortamda bulunan insanların, bir süre sonra uyum sağladığını, içinde bulundukları çirkinliği fark edemediklerini fark etmiş...
*
Haliç örneğinden yola çıkarak, sadece fiziki ortamlarda değil, düşüncelerde, sosyal davranışlarda da benzer tavırlar sergilendiği sonucuna varmış... Anormalliklerin normalleştiğini; kirli, yozlaşmış sistemi teneffüs eden insanların, bir süre sonra Haliç’te piknik yapanlar gibi uyum sağlayıp kötülükleri pislikleri algılayamadığını saptamış...
*
Özetle, her şey kabak gibi ortadayken, gözümüzün önündekini, burnumuzun dibindekini, soluduğumuz atmosferi, bile bile görmezden, duymazdan geldiğimizi, sustuğumuzu anlatmış.
*
Yani...
*
Kitabı okuma fırsatı bulamayan insanlara, ha bire “okumanıza hiç gerek yok, çünkü kitapta somut veriler yok” diyenler, aslında “somut veri”nin bizatihi kendisi...
*
“Uyandırma kerizi” demek istiyor, gazeteci kılığındaki Simonlar!
Yazının Devamını Oku 26 Ağustos 2010
Kim takar Yalova Kaymakamı’nı?<br><br>Hiç kimse. Kim takar Yalova Valisi’ne?
AKP takar!
*
Kaşla göz arasında tek kişilik kararname çıkarıp görevden “aldı”lar...
*
Peki niye “aldı”lar?
*
Volvo jipi olan Ordu Valisi’ne bi tane de Mercedes S320 “aldı”lar... Mercedes’i, Volvo’su, Mitsubishi jipi Nissan Primera’sı olan Trabzon Valisi’ne, bi tane Volkswagen minibüs, bi tane Mercedes S350 “aldı”lar... Dümdüz şehir Konya’nın Land Cruiser jipi olan Valisi’ne, bi tane de BMW 735 “aldı”lar... Başbakan Erdoğan, Rize Valisi’ne Mercedes S350 “aldı”... Mercedes’i eskiyen Uşak Valisi’ne Mercedes S350 “aldı”lar... Mercedes S320’si ve Toyota jipi olan Bolu Valisi’ne Audi Q7 “aldı”lar... Kırklareli Valisi’ne Mercedes’i varken Audi Q7 ve Chevrolet “aldı”lar, sonra Vali’yi Aydın’a “aldı”lar, gıcır gıcır Mercedes’i varken 450 milyara yeni Mercedes “aldı”lar... Mercedes’i olan Tekirdağ Valisi’ne Toyota jip “aldı”lar... Gariban ahaliye buzdolabı kanepe dağıtan Tunceli Valisi’ne, Mercedes’i ve Hyundai jipi yetmedi, Volvo “aldı”lar... Mercedes’i eskiyen Isparta Valisi’ne, Isparta’nın prestiji sarsılıyor diye, Audi A8 “aldı”lar... Mercedes’i, Mercedes jipi, Nissan’ı olan Ardahan Valisi’ne bi tane Volvo jip “aldı”lar, bi tane de Audi A6 “aldı”lar.
*
Oğlu Cumhuriyet mitingine katıldığı için mimlenen Yalova Valisi’ni, “pahalı” perdeleri söktürüp, “ucuz”a perde taktırarak, devleti “zarar”a uğratmak suçuyla görevden “aldı”lar!
*
Danıştay “aldı”rma sen diyerek, görevine iade etti... Baktılar ki, Danıştay devletin iflas ettirilmesine “aldı”rış bile etmiyor, devleti kurtarmak için, merkeze “aldı”lar.
*
(TÜBİTAK’tan burs kazanan, İngiltere ve Belçika’da eğitim gören, The Victoria University of Manchester’da master, Çukurova Üniversitesi’nde doktora yapan, yönetim bilimi doçenti olan, Avrupa Konseyi Yerel Demokrasi Komitesi’nde Türkiye’yi temsil eden, başkanlığını yapan, Avrupa Konseyi Seçilmiş Uzmanlar Komitesi ve Uluslararası Odalar Birliği Yönetim Kurulu üyeliğini yürüten, Türk-Alman İş Konseyi Eşbaşkanı olan, İngilizce ve Fransızca bilen; Avrupa Topluluğu çevre politikası, Türk kamu yönetimi, çokuluslu şirketlerin yönetim organizasyonu hakkında kitapları bulunan biri... “Aldı”kları Yalova Valisi Yusuf Erbay.)
*
Cevabı adım gibi tahmin ettiğim halde, sordurdum... Yalova il olduğunda valiye tahsis edilen 96 model Mercedes’e biniyordu, bir senedir arızalı, garajda, yenisini “aldı”rmadı, il özel idaresi personelinin servis aracı olarak kiralanan Ford’u kullanıyordu.
Yazının Devamını Oku 25 Ağustos 2010
AKP’li Esenler Belediyesi “İstanbul için rekor vakti” sloganıyla, “aynı anda iftar rekoru” kırıp, Guinness Rekorlar Kitabı’na girmek için, trafiği kesti, caddelere masa kurdu, 70 bin kişiyle “aynı anda iftar rekoru” kırdıklarını açıkladı... Guinness’in Türkiye temsilcisi profesör de, sonuçları İngiltere’ye göndereceğini, “rekor tasdiki”nin bir ay içinde yapılacağını söyledi.
*
Birincisi:
İstanbul’da o dakikada “aynı anda” en az 5 milyon kişi iftar açmadı mı birader? “Evinde” iftar açanların iftarı, “aynı anda” iftardan sayılmıyor mu? İftarımızın “aynı anda” iftar olması için, illa caddenin ortasına masa kurup, kameraları mı çağırmamız gerekiyor?
*
Yazının Devamını Oku 24 Ağustos 2010
Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda dümen yapıldığı...
“Öğretmen”lik sınavında 120’de 120 doğru çıkaranların, cemaat-tarikat mensubu olduğu... Tesadüfe bak, karı-koca veya aynı evi paylaşan tiplerin, imkânsız skora ulaştığı... Soruların sızdırıldığı, iddia ediliyor.
*
Sene 1943.
*
Ankara Atatürk Lisesi’nin en pırıltılı iki öğrencisi -birbiriyle canciğer- devlet bursuyla yurtdışında eğitime gidebilmek için, Milli Eğitim Bakanı’nın makam odasına girerler. Bakan bakar çocuklara, “sen oğlum, fazlasıyla hak ettin, gideceksin” der... Sonra öbürüne döner, “sen oğlum, fazlasıyla hak ettin ama, gönderemem, kalacaksın” der. Çocuklar çıkar odadan...
Yazının Devamını Oku 22 Ağustos 2010
“PKK itirafçısı” gazetelere konuştu, o albay 8 kişiyi öldürüp gömdü dedi, o albaya “anında” 8 defa müebbetle dava açıldı; PKK’yla çatışırken vurulup tekerlekli sandalyeye mahkûm olan onur madalyalı o albay, onuruna yediremedi, kendi canına kıydı... “PKK itirafçısı” Kızıltepe’de öldürülen albayı aslında öbür albay öldürttü dedi, cinayetle suçlanan albaya “anında” 9 defa müebbet istendi... “PKK itirafçısı” kitabevine bombayı atanlar şunlar şunlardır dedi, şunlar şunlar denilen astsubaylar “anında” hapse tıkıldı... “PKK itirafçısı” o albay bizi koruyor dedi, o albay “anında” tutuklandı... “İtirafçı gizli tanık” her şey onun başının altından çıkıyor dedi, Başsavcı “anında” içeri atıldı... “İtirafçı gizli tanık” orgeneral darbe yapacak dedi, orgeneral “anında” sanık oldu... “İtirafçı gizli tanık” bunlar çete dedi, gazeteciler profesörler rektörler sendikacılar generaller doooğru Silivri’ye... Hava Kuvvetleri Komutanı’na “İtirafçı ol, kurtul” teklifi yapıldı... “PKK itirafçısı” Genelkurmay Başkanı’nın oğluyla kankayım, tayinlerde bize kıyak yapıyor dedi, vaaaayyy diye 9 sütuna manşet yapıldı, sonra aynı itirafçı çıkıp, yazılanların hepsi yalan dedi, tek sütun haber bile yapılmadı... “İtirafçı gizli tanık” mektup yazdı, bunlar aslında PKK’lı, amirallere suikast yapacaklar dedi, yarbay kendi kafasına sıktı, Karşıyaka Mezarlığı’na, teğmenler “anında” demir parmaklıkların arkasına, Hasdal Cezaevi’ne... “PKK itirafçısı” tuğgenerali bi asker öldürdü, öldüren askeri de bi başka asker öldürdü, neden öldürdüklerini öğrenemedim, araştırıyorum dedi, o dönemin bütün subayları “anında” sorguya alındı.
*
“PKK elebaşısı” Murat Karayılan, “Öcalan’la konuştular, ateşkes ilan ettik. Aslında Öcalan aradan çekilmişti, karşı taraftan diyalog talebi gelince, önderimiz bir fırsat daha verdi” dedi.
*
AKP “anında” açıklama yaptı.
“Külliyen yalan” dedi.
“Provokatör bu” dedi.
*
Zurnanın son deliği değil...
İstihbarat Daire Başkanlığı yapan ve şu anda Eskişehir Emniyet Müdürü olan Hanefi Avcı, kitap yazdı, “cemaat örgütü”nün emniyeti ve yargıyı ele geçirdiğini, Ergenekon, Balyoz, Erzincan’dan Baykal’a kurulan tuzağa kadar, hepsinde bu arkadaşların parmağı olduğunu iddia etti... Hanefi Avcı’ya “anında” soruşturma açıldı.
Yazının Devamını Oku 21 Ağustos 2010
“PKK itirafçısı” gazetelere konuştu, o albay 8 kişiyi öldürüp gömdü dedi, o albaya “anında” 8 defa müebbetle dava açıldı; PKK’yla çatışırken vurulup tekerlekli sandalyeye mahkûm olan onur madalyalı o albay, onuruna yediremedi, kendi canına kıydı...
“PKK itirafçısı” Kızıltepe’de öldürülen albayı aslında öbür albay öldürttü dedi, cinayetle suçlanan albaya “anında” 9 defa müebbet istendi... “PKK itirafçısı” kitabevine bombayı atanlar şunlar şunlardır dedi, şunlar şunlar denilen astsubaylar “anında” hapse tıkıldı... “PKK itirafçısı” o albay bizi koruyor dedi, o albay “anında” tutuklandı... “İtirafçı gizli tanık” her şey onun başının altından çıkıyor dedi, Başsavcı “anında” içeri atıldı... “İtirafçı gizli tanık” orgeneral darbe yapacak dedi, orgeneral “anında” sanık oldu... “İtirafçı gizli tanık” bunlar çete dedi, gazeteciler profesörler rektörler sendikacılar generaller doooğru Silivri’ye... Hava Kuvvetleri Komutanı’na “İtirafçı ol, kurtul” teklifi yapıldı... “PKK itirafçısı” Genelkurmay Başkanı’nın oğluyla kankayım, tayinlerde bize kıyak yapıyor dedi, vaaaayyy diye 9 sütuna manşet yapıldı, sonra aynı itirafçı çıkıp, yazılanların hepsi yalan dedi, tek sütun haber bile yapılmadı... “İtirafçı gizli tanık” mektup yazdı, bunlar aslında PKK’lı, amirallere suikast yapacaklar dedi, yarbay kendi kafasına sıktı, Karşıyaka Mezarlığı’na, teğmenler “anında” demir parmaklıkların arkasına, Hasdal Cezaevi’ne... “PKK itirafçısı” tuğgenerali bi asker öldürdü, öldüren askeri de bi başka asker öldürdü, neden öldürdüklerini öğrenemedim, araştırıyorum dedi, o dönemin bütün subayları “anında” sorguya alındı.
*
“PKK elebaşısı” Murat Karayılan, “Öcalan’la konuştular, ateşkes ilan ettik. Aslında Öcalan aradan çekilmişti, karşı taraftan diyalog talebi gelince, önderimiz bir fırsat daha verdi” dedi.
*
AKP “anında” açıklama yaptı.
Yazının Devamını Oku 20 Ağustos 2010
Gonngg!<br><br>Duydunuz zilin sesini... Kuralları biliyorsunuz, o iki kelimeyi katiyen kullanmayacaksınız, sorularıma makul ve mantıklı cevaplar vereceksiniz, başınızı emme basma tulumba gibi sallamayacaksınız, Mehter Marşı’yla geleceksiniz, İzmir Marşı’yla gideceksiniz!
Yanıma alayım sizi şöyle...
- Adınız?
- Hıdır.
- Elinizden gelen bu mudur?
- Evet.
- Eyooo!
*
Efsanedir bu, hatırlarsınız.
Büyük usta Erkan Yolaç sunardı.
Yarışmaya katılıp madara olanlara “pirinç, bulgur” filan hediye edilirdi!
*
Erkan Yolaç bıraktı...
Başbakan var şimdi onun yerine.
*
İlla istiyor ki, sandığı filan beklemeyelim, çıkalım televizyona, o iki kelimeden birini söyleyelim.
*
Ya söylemezsen?
“Bertaraf olursun” diyor.
Halbuki...
Bitaraf olan bertaraf olmaz.
Bakınız, İsviçre.
*
Üstelik, benim bildiğim demokrasi, “gizli oy”, açık tasniftir...
“Anayasa”nın 67’nci maddesine göre, seçimler ve “referandum”lar, “gizli oy” açık tasnifle yapılır.
*
Hal böyleyken, ne isteniyor?
“Açık oy” açık tasnif.
*
Anayasa’ya aykırıdır!
*
Evet-hayır’a dönersek...
Aradım ustayı, Erkan Yolaç’ı.
*
Sıkı durun...
*
Meğer, AKP’ye yakın bi hukukçu derneği, benden önce aramış, “evet” kampanyasına katılması için teklifte bulunmuş iyi mi... Sokak reklamlarında kullanacaklarmış, akıllarınca slogan da hazırlamışlar, “Erkan Yolaç, evet’e yol aç” yazacaklarmış... “Maddi tarafının çok cazip olduğunu” söylemişler, “bu para fırsatı kaçmaz” diye tembihte bulunmuşlar.
*
Tek kelimeyle cevap vermiş büyük usta... “Hayır” demiş!
“Bugüne kadar şahsiyetimi satmadım, bundan sonra da satmaya niyetim yok.”
*
Üstelik, katmerli “hayır” demiş...
Çünkü, hem para karşılığında “evet” kampanyasına katılmaya “hayır” demiş, hem de referandumda “hayır” oyu vereceğini söylemiş.
*
“Peki, hayır kampanyası için teklif gelseydi?” diye sordum...
*
Avanta için kendini satan abidik kubidik sanatçı bozuntularına ders gibi cevap verdi: “Gene kabul etmezdim. Bir tane oyum var, kullanırım, o kadar... Halka mal olmuş, halkın sevgisiyle programına 48 yıl devam etmiş biri olarak, para karşılığında halkın siyasi tercihini yönlendirmek kişiliğime, karakterime yakışmaz!”
*
Bunca pespayeliğin arasında, omurgalı kalan ustalarıyla onur duyuyor insan.
*
Netice itibariyle...
Duydunuz zilin sesini.
Başka kapıya...
İzmir Marşı’yla!
Yazının Devamını Oku