Ateş vardır altında hep.
Suyu ısınır.
*
Patates mesela...
Edirne’deki Ayasofya!
Takip etmişsinizdir mutlaka...
“Yunanlılar Ayasofya’ya ayine geliyor” diye bi haber patladı, memleket ayağa kalktı. Kültür Bakanımız ayine gelenlerin provokatör olduğunu söyledi. Eline odunu alan Sultanahmet’e koştu, ki, sıkıyosa gelsinler... Canlı yayın araçları kuruldu, yüzlerce saat yayın yapıldı. Dışişleri Bakanımızın ABD ve Yunan dışişleri bakanlarına fırça kaydığı anlatıldı. Fener Patriği’ne röportaj talebinde bulun, altı ay sonra anca cevap gelir, sanki Fener Patriği gazetelere faks geçmiş gibi, çok rahatsız olduğu, söz konusu ayine kesinlikle karşı çıktığı iddia edildi.
Lafı kıçından anlama uzmanı olan 25 kadar profesör ekrana çıkıp, konuştu... (İlber Ortaylı’yı ve öbür saygın profesörleri tenzih ediyorum, bu 25 kadar profesör her konuda uzmandır zaten... “Zankiko truşko meselesi hakkında ne diyorsunuz?” diye sor, “nedir o?” demezler, “efendim, zankiko truşko meselesine gelmeden önce” diye başlayıp, en az iki saat anlatırlar!)
Velhasılıkelam...
Aslında, İstanbul’daki değil, Edirne’deki Ayasofya’ya izin istemiş ve almışlardı.
Sümela ve Akdamar’da ayine izin verildiği için, “şansımızı deneyelim” diye düşünüp, Başbakan’a mektup yazdılar, bi izin de İstanbul Ayasofya için istediler. “Olmaz” dense, iş bitecek, kapanacaktı. Ancak, cevap verilmeyip, basına sızdırılınca, basın da lafı kıçından anlayınca, mevzu çarşafa dolandı, ahali ayağa kalktı. Hadise dallanıp budaklanınca, rezalet ortaya çıkmasın diye, Edirne’de verilen izin de iptal edildi.
İptal, aslında, o iptal.