Paylaş
Altay Başkanı Ömer Hızlıok’un, Teknik Direktör Mehmet Altıparmak’ı görevden aldıktan sonra yaptığı bu açıklama, Türk futbolunda yöneticilik anlayışının değişmekte olduğunun önemli bir göstergesiydi.
Üç haftada 7 puan kaybettiği bir dönemde sahip çıktığı antrenörü kazanılan iki maçın ardından, “Kötü futbol oynatıyor” diye kapının önüne koyan Hızlıok, başarıyı salt puanla ölçen klasik yönetici profilinin ötesinde bir tavır sergiledi.
Daha önemlisi, taraftar kadar, yöneticinin de kaliteli futbol beklentisi içinde olduğunu ortaya koyup, gelecek teknik adama büyük bir sorumluluk yükledi.
Bu kararı pek çok boyutuyla tartışabiliriz.
Ancak hiçbir tartışma, futbolumuzda kulüpçülük parametrelerinin değişmesi gerektiğini ve Hızlıok’un yaptığı açıklamalarla bu tartışmaya ışık tuttuğu gerçeğini değiştirmez.
İşteeee, tam bunları söylemeye hazırlanırken...
Aynı Ömer Hızlıok’un yeni teknik adam seçiminde sergilediği tavır, tokat gibi patladı suratımızda.
Altıparmak’ı görevden alırken, “Taraftarın lafıyla iş yapmıyoruz” diyen Hızlıok, Toprak Kırtoğlu ile el sıkıştıktan bir gün sonra, camiadan gelen “Tecrübesiz” eleştirilerine kulak verip rotayı Ekrem Al’a çevirdi.
Yani, futbolumuzun yerleşik kalıplarını yıkmaya soyunan Ömer Hızlıok, popülizmin doruklarına çıktı.
Kesinlikle Ekrem Al’a karşı değilim. Tüm kalbimle başarılı olmasını diliyorum.
Ancak genç ve tecrübesiz bir başkanın, bir teknik adamdan vazgeçerken, “Genç ve tecrübesiz” mazeretine sığınmasına anlam veremiyorum.
Mourinho’nun Benfica’yı çalıştırırken 32, Andre Villas-Boas’ın Porto’yu UEFA şampiyonu yaparken 33 yaşında olduğunu hatırlatıp, son sözü Peyami Safa’ya bırakıyorum:
Tecrübe yaşlanarak değil, yaşayarak kazanılır.
Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.
Paylaş