29 Nisan 2008
Zürefanın düşkününün beyaz giydiği kış günleri geride kaldı. Yaşını, konumunu, zamanı ve beden tipini umursamayanlardan sonra sıra mevsimleri önemsemeden giyinenlerde. Mevsim de neymiş, normal de neymiş... Sorsanız herkes, "Moda insana yakışandır", der. Ne büyük ve tatlı bir yalan! Şurada biz bizeyiz, aramızdan yalanı kaldıralım. Moda yakışsa da yakışmasa da canınızın istediğini giymektir. Vitrinler, dergiler ve alışveriş merkezindeki genç kızlar ince ince bilinçaltınıza işler ve bir de bakmışsınız ki daracık taytlar, ayak parmaklarınızı dışarı fırlatan ayakkabılar ya da mesela hiç aklınızda yok altın rengi babetler giyiyorsunuz! Hay Allah, nasıl oldu şimdi bu?
Kısacası modayı izlemeye kararlı kişi, bazen milletin arkasından kıs kıs gülmesini de göze almıştır icabında. Şahsen bunda bir sakınca görmüyor ve eylemlerinizi sonuna kadar destekliyorum. Anneannemin de dediği gibi; akıllı olup alemi çekeceğinize, deli olun alem sizi çeksin!
Ilık, sıcak ve soğuk
Lafı daha fazla sündürmeyelim gündemdeki yeni delilik şu: Mevsimleri ve hava durumunu umursamadan giyinmek. Ne giyeceğimizi şaşırdığımız bir ara mevsim (aşk lisanında bahar da deniliyor) yaşadığımız için mesele size de fazla uzak gelmeyecektir. Hele de geceyle gündüz arasındaki sıcaklık farklarının acayip olduğu ve bir günde dört mevsimi yaşadığınız şehirlerde yaşıyorsanız... Bir de kapalı ve klimalı ofislerde çalışma durumu var. Mesela benim on yıldır çalıştığım Hürriyet binasında camlar açılmaz ve nefesi çok kuvvetli klimalar vardır. Ve her zaman birileri çok üşürken birileri fena terler. Ve ofis insanları genellikle yıllık izinlerini almadan mevsimlerin nasıl gelip geçtiğini anlamaz...
Kışın beyaz yazın siyah
Eh madem değil ara mevsimlerle, klimalarla bile başa çıkamıyoruz kendimizi olayların akışına bırakalım. Demek ki neymiş; laubali hava durumu bazı kuralların esnemesi sonucunu doğururmuş. Misal artık kışın da beyaz başta olmak üzere açık renkler giyilir olmuş. Hele de beyaz palto filan ciddi bir sınıfsal durum göstergesi. Böyle bir şey giydiğinizde üzerinizden "Çamurlu bir mahallede oturmuyorum, bizim sitede yerlere bal dök yala. İşe de üç otobüs değiştirerek gelmiyorum. Hem zaten bundan başka sekiz paltom daha var" diye altyazı geçer.
Çorapsız çizme, çoraplı sandalet
Aile büyüklerinin akıllara seza "kurander" fobisine rahmet okutan bir başka fobi de kış ortasında beli açıkta dolaşan çocuklarının çocuğu olmayacağı takıntısı. Anneannem yaşasaydı İngiliz kızlarının pek sevdiği gibi yaz-kış çorapsız dolaşmak, hatta kışın sandalet giymek, yazın botla gezmek, yaz-kış aynı kıyafetleri üst üste giymek ve çorapla sandalet giyme icatları konusunda ne düşünürdü acaba? Bir tek sonuncusunu severdi herhalde! Onu ben de seviyorum...
Küresel ısınma
Peki hırsızın hiç mi suçu yoktur? Elbette var, suçun önemli bir kısmını küresel ısınmaya atıp kendimizi biraz olsun rahatlatalım. Durumun vahametini ciddiye almayanları madara edercesine, ciddi bir şekilde etkisini gösterdi küresel ısınma sorunu. Moda endüstrisi de takkeyi önüne koyup düşünmeye zorlandı. Mevsimlerin tanımlarının ve sınırlarının değişmesi tasarımcıları yaratıcılıklarını sonuna kadar zorlayıp çözüm üretmeye yönlendiriyor. İnanmayan araştırabilir efendim...
Haftanın kanatsız ilham perisi:
Lauren Hutton
Şahsen en sevdiğim dönem olan 70’lerin şahsiyetli kadınlarından biri Lauren Hutton. Sağlıklı ve sarışın Amerikan güzelliğiyle uzun bir süre modellik yaptıktan sonra sinemaya geçti. Olağanüstü bir yeteneği olmasa bile, ortası açık dişlerinin de inkar edilmez katkısıyla farklı bir güzellik anlayışının temsilcisi olması hasebiyle beyazperdede de yer edindi. En çok hatırlanan filmi de Richard Gere ile epeyce iç gıcıklayıcı bir çift oldukları "Amerikan Jigolosu"dur herhalde. Bir şekilde hem sade ve klas hem de seksi olmayı başaran (şu yaşında, altmışında bile) Lauren Hutton’ın en büyük hayranı Mary-Kate ve Ashley Olsen. Olsen ikizlerinin hazırladığı hafif pahalı hazır giyim markası "Elizabeth and James"in modelliğini de Hutton üstlendi. Olsen ikizleri şeytan gibi, mutlaka bir bildikleri vardır, Hutton’ın adımlarını takip etmekte yarar var. İzlenecek yol: Gündüzleri beyaz gömlekler, jean pantolonlar ve krem rengi elbiselerle Ralph Lauren (ona da epey ilham vermiştir Hutton) reklamlarından fırlamış gibi görüneceksiniz. Geceleriyse "Halston" rotasından şaşılmayacak, derin V yakalı ve dökümlü jarse elbiselerle işe başlayabilirsiniz mesela...
MODA AJANS
Hüseyin Çağlayan’ın Atatürk’ü
Memleketin siyasi gündemi epeyce hareketli, ana gazeteden takip ediyorsunuz zaten. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın hemen her yerinde siyasete bulaşmış giysiler almış başını gidiyor. Fransız Elle Dergisi’ndeki çekimde Atatürk’ün resminin basılı olduğu bu tişörtü görünce, "Şimdi tam olmuş" dedik. Siyasete epeyce meraklı bu moda dergisinin Türkiye gündemini bile takip etmesi insanın gözlerini yaşartıyor. Hüseyin Çağlayan’ın Hussein Chalayan olduktan sonra tasarladığı bu tişörtün kırmızısı dışında koyu grisi de var. Sadece önünü görüyorsunuz ama arkasında da -devrimleri de içeren- İngilizce bir Mustafa Kemal Atatürk kronolojisi yer alıyor.
Pırlanta bikini
Siz tek taş aldırmak için sızlanadurun, millet pırlantayı nereye koyacağını bilemesin! Resimdeki bikinide toplam 36 karat (60 bin dolarlık) pırlanta var. Paris’teki moda dergileri çekim için Ayça ve Zeynep Sadıkoğlu’nun OYE imzalı bikinisinin peşine düşmüş durumda...
Mick Jagger’ın modacı hanımı
Gezegendeki en seksi altmışlıklardan biri olan Mick Jagger’ın hanım arkadaşı L’Wren Scott’u sadece Bay Jagger değil, cümle alem yere göğe koyamıyor. Nicole Kidman ve Ellen Birkin gibi isimleri giydiren moda tasarımcısı filmlere de kostüm tasarlıyor. Kırk yaşındaki 1.93 boyundaki Scott eski bir model aynı zamanda.
Yazının Devamını Oku