Paylaş
Cindoruk, 18 yaşındayken Demokrat Parti Çankaya Ocağı’na kaydolur. 1954’te Ankara Hukuk’u bitirir, ertesi yıl avukatlığa başlar. Bu arada pek çok ünlü siyaset adamının avukatı olur. Yassıada’da Adnan Menderes’i savunan avukatlardan biridir. Sonra Adalet Partisi, Demokratik Parti, Büyük Türkiye Partisi ve Doğru Yol Partisi’nde il başkanlığı, kuruculuk, GİK üyelikleri. Cindoruk, 14 Mayıs 1985’te DYP Genel Başkanlığına seçilir. Sonra da bu görevi siyasi yasağı biten Süleyman Demirel’e teslim eder.
16 Kasım 1991-1 Eylül 1993 tarihleri arasında TBMM Başkanı’dır. Demirel cumhurbaşkanı seçilince, DYP Genel Başkanlığına aday olur, seçilemez. Bir grup arkadaşıyla DYP’den ayrılıp Demokrat Türkiye Partisi’ni kurar. DTP, 28 Şubat sürecinde Mesut Yılmaz başbakanlığındaki hükümete girer. 1999 genel seçimlerinde meclis dışında kalır ve DTP Genel Başkanlığı görevinden istifa eder. Türk siyasetinin bu ünlü ustası, bugün 73. baharını Nişantaşı'nda Abdi İpekçi’ye nazır dairesinde sürdürüyor eşiyle. Káh kitap yazıyor, káh kitap okuyor, káh yürüyor. Hüsamettin Bey bugün evde yalnız. Baş başa konuşmayalı bir hayli de oldu. Bol köpüklü sade Türk kahvesinden bir yudum alıp başlayalım söze.
Beyefendi, sizce laiklik için tehlike çanları çalıyor mu?
- Evet, kesinlikle laiklik tehlikede. Bugünkü iktidar laikliği tehlikeye sokmak istemeyebilir ama, bu çeşit akımları çok dikkatli denetlemek lazım. Sizin açtığınız yol sizi aşar, sağınızda yeni akımlara yol açarsınız. Radikal İslam eğer dünyada ön alırsa, bu iktidarı İslamcılar götürebilir. Biz Adalet Partisi’nde her zaman sağımızı tutmaya çalıştık. Onun için hem Refah Partisi çıktı, hem de MHP. Aynı şekilde Ecevit de çok dikkatliydi, solunu çok iyi tuttu. Huntington’un söyledikleri bugün Türkiye’de yaşanıyor ama, adı konmadı. AKP’nin savunduğu zihniyetle, bizlerin savunduğu zihniyet arasında sosyolojik ve siyasi açıdan bir savaş var. Bu arada, rejimi, laikliği, cumhuriyet değerlerini savunmak durumunda olan siyasi partilerin ağırlığı azalmış durumda. Yasal sınırları aşmadan bu durumu telafi eden 2 kurum var; biri TSK, öteki Çankaya. Radikal hareketin kültür, siyaset, ticaret, özelleştirme dahil pek çok alanda Türkiye’yi ele geçirmesine karşı duruyorlar. Bunlara zaman zaman yargının bir bölümü de katılıyor. Türkiye’ye gelen Batılı devlet adamları arasında çok şahsi dostum var. Bunlar beni de ziyaret eder, hepsi türbandan çok ciddi biçimde kuşku duyuyor. Türbanın samimi bir dini inanç olduğuna inanmıyorlar. Onlara göre türban, Batıya karşı bir direniş, devleti değiştirme inadı. Sakal, bıyık bırakıyorlar sünnet diye, ne yani, köseler Müslüman değil mi?
Fethullah hocaya saygı duyuyorum
Fethullah Gülen’in web sitesinde, "Fethullah Gülen’i sevip sayarım"dediğiniz yazılı.
- Dini bilgisi itibariyle Fethullah Gülen’i gerçekten önemli buluyorum. Kitaplarını okudum, hepsinde önemli tasavvuf ışıkları buldum. Son zamanlarda birçok yabancı ülkede yaptırdığı okullarla, Türkiye’ye çok büyük hizmet etmiştir. Ben o okulların bir kısmını gidip gördüm, 5 ay önce de Moskova’dakini gezdim. Fethullah Gülen’in yaptığı işe saygı duyuyorum ve bu kadar ağır suçlanmasını doğru bulmuyorum. Dünyanın dört bir yanındaki 200 okulda, üniversitede Türkçe öğretiliyor. Kendisiyle bir kere görüştüm, Meclis başkanı seçildiğimde Işılay Saygın getirmişti. Gayet saygılı,edepli bir adam, benden hiçbir talepte bulunmadı. Koca bir devletin, işi gücü bırakıp bir hoca efendiye bu kadar husumet duymasını anlamıyorum. Adam "Yeteri kadar cami var, git okul yap, sevabı daha fazla" diyor. Ben bir tarikata mensup değilim ama, ailemde Kadiri, Mevlevi çok değerli din alimleri var. Fethullah Hoca türbanı "teferruat" olarak tanımlıyor, işte bu aramızdaki çatışmayı çözecek sözdür.
Baraj kesinlikle yüzde 5 olmalı
Gelelim, tartışması bir türlü bitmeyen seçim barajı rakamına. Sizin gönlünüzden kaç geçiyor?
- Yüzde 10 baraj ne demektir Yener Bey, ekseriyet sisteminin kabası. Yüzde 32 küsur oy alacaksınız, Meclisin 3’te 2 çoğunluğu sizde olacak. Yok böyle bir sistem dünyada. Diyarbakır’da yüzde 11 oy almış parti 6 milletvekili çıkarıyor, yüzde 50 oy alan ise sıfır. Baraj kesinlikle düşürülecek, dünyada genel kabul gören oran yüzde 5. Ayrıca partilerin ittifak yapma yasağı da kaldırılacak. Her görüşten insanın yer alacağı mecliste, her grup taleplerini açıkça ortaya koyacak. DEP’li milletvekillerini yaka paça yakalanıp hapse atılması tarihi bir hatadır. Bu arkadaşlar parlamento ve milli yargı kararıyla hapse girdiler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla da çıktılar. Neticede milli bütünlük fikrimiz fayda mı gördü, yoksa zarar mı? Leyla Zana 3 dönem daha TBMM’de bulunsaydı, böyle bir kahraman olur muydu?
TBMM ile Anayasa Mahkemesi arasında yetki ve görev alanı konularında bir çekişme seziyor musunuz?
- Anayasa Mahkemesi bugün senato görevi yapıyor. Kanunları denetleyen Anayasa Mahkemesi, giderek TBMM’yi denetleyen mahkeme haline geliyor. İç tüzük dahil, her şeyi denetliyor. Anayasa yargısının siyasi rejim üzerinde bu kadar ağırlığı olmaması gerekir. Anayasa Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararı vermesine yüzde yüz karşıyım. Bu kararı vermeye başladığı zaman, Asliye Ticaret mahkemesi olur. Bunun için, Anayasa Mahkemesi’nin sınırlarını çizmek lazım. İyi bir anayasa yaparsanız, yetki, görev alanı kargaşalarını da ortadan kaldırmış olursunuz.
AKP baskın seçim yapacak
Tayyip beyler 5 yılı tamamlayacağız diye diretiyor, ötekiler ise hep bir ağızdan 4 yıl diyor.
- AKP’nin siyasi aklı varsa, bu yılın mayıs veya eylül aylarında bir baskın seçim yapar. Bence bunu yapacak, çünkü AKP ancak baskın seçimle oylarını muhafaza edebilir veya çok az kayıpla çıkar. Aksi takdirde, milletvekillerine, örgülerine, halka düşünme fırsatı verirlerse çok kaybederler. Bugün ülkemde ekonomik istikrar var ama, siyasi istikrarın olduğunu kimse söyleyemez. Mal beyanlarının havada uçuştuğu gülerden geçiyoruz, istikrar nerede? Ekonomik istikranın bozulması ise, çok kolay. Nitekim bu ayın enflasyon rakamları ilk sinyali verdi. AKP’nin kendi bakanlarıyla ihtilafları çoğalıyor, devlet organlarıyla arasında sıkıntılar var. Genelkurmay Başkanlığı’nın bu kadar tebliğ, konuşma yayınladığı bir devri hiç yaşamadım.
Darbe isteyen Kandil’e çıksın
- Darbecilik artık çok zor bir zanaat. Hangi televizyon kanalını kapatacaksınız? Yüzlerce internet siteniz var, hangisine, nasıl el koyacaksınız? Herkesin elinde cep telefonu var, neyi kimden gizleyeceksiniz? Eskiden Etimesgut’a gidip vericilere el koyuyordunuz, iş bitiyordu. Bazı darbeciler anayasa kurumu gibi gördüler darbeleri. 12 Eylül’den sonra, iyice yüz göz olduk darbelerle. Darbeci başı Kenan Evren, Allah uzun ömür versin, 90 yaşında Marmaris’te çıplak kadın resmi yapıyor. O kadar hoşgörülü olduk, paşaya karşı. O gençleri asıp kesen, Türkiye’yi işkence merkezi haline getiren darbenin generalini sevimli hale getirdik. Eğer şimdi darbe yapmak isteyenler varsa, gitsinler Kandil Dağı’nda yapsınlar. Sincan’da bugün tank yürütürseniz, sadece "Kurtlar Vadisi-Sincan" adlı bir filme konu olabilirsiniz.
Demirel güneşe dursa gölge vermez
Çok açık, çok net bir soru, emanetçisi olduğunuz Süleyman Demirel’e minnet borcunuz var mı, yok mu?
- Benim siyasi hayatta hiç kimseye minnet borcum yok. Her insanın gölgesi vardır, Demirel’in gölgesi yoktur. Güneşe karşı da dursa, Demirel gölge vermez, kimseye gölge etmez. Demirel, parti yöneticiliğinden gelmediği için, iyi bir partici değildir. Sadece genel başkanlık yapmıştır ama, çok iyi bir devlet adamıdır. Sayın Demirel’den sabrın ne demek olduğunu öğrendim. Kızdığım zaman yumruğumu masaya vurmayıp, cebime koymayı öğrendim. Şimdi geriye bakıp düşündüğümde, keşke Sayın Demirel’e rağmen genel başkan, başbakan olsaydım diyorum. İnanıyorum ki, ben Türkiye’de siyasi istikrarı sağlayabilirdim. Bunun için şimdi diyorum ki, keşke sayın Demirel’i dinlemesiydim.
Paylaş