Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, Yener Süsoy’a verdiği röportajda, İtalya’da 3’üncülüğe kadar taşıdığı Fiorentina’yı asla "yarı yolda bırakmadığını" belirtti. Terim, Milan’ın teklifine "Fiorentina’dan ayrılmadan mukavele imzalamam" karşılığı verdiğini söyledi.
Firenze Artemio Franchi Stadı’nı donatan "Imparatore Terim" pankartları, neden San Siro Giuseppe Meazza Stadı’na taşındı?
- Galatasaray’la UEFA yarı final maçı oynayacağımız gün Milan’ın sportif genel müdürü Ariedo Braida özel uçağıyla Leeds’e geldi. "Sadece sizinle tanışmaya geldim. Maçı da seyretmeden Milano’ya döneceğim" dedi. Tanıştık, konuştuk ama, asla "Galatasaray’dan ayrılacağım" diye bir söz söylemedim. İnsanın hoşuna gidiyor, gurur duyuyor. UEFA şampiyonluğundan sonra Fiorentina’dan teklif geldi, gittim. Tesadüf bu ya, İtalya Kupası’nda yine Milan çıktı karşımıza. Kupada 2-2, 2-0, lig maçında da 4-0’la geçtik. Bir ara ligde 3. sıraya çıktık, kupada ise finale kadar geldik. Milan sezon içinde yine haber yolladı bana. "Fiorentina’dan ayrılmadan Milan’la mukavele imzalamam" dedim. Dünyada bunu imzalamayacak bir antrenör düşünemiyorum. Fulya da imzalamamı istedi, ama "Böyle bir davranış bana yakışmaz" deyip imzalamadım.
Berlusconi, kolundaki saati bana hediye etti
Başbakan, medya imparatoru, Milan’ın sahibi ve de Bilal beyimizin nikah şahidi Silvio Berlusconi’yi bir de Fatih hocadan dinleyelim.
- Milan’a gittikten iki ay sonra başbakan ve kulüp başkanı Berlusconi, beni Milano’daki villasında bir öğle yemeğine davet etti. Arcone’deki San Martone adlı villaya, Başkan Yardımcısı Adriano Galliani ve Spor Direktörü Ariedo Braida ile beraber gittik. Berlusconi, futbolla müthiş haşır neşir bir adam, konuyu çok da iyi biliyor. Gerçekten dünyanın en güçlü insanlarından biri, müthiş biri. Çok düzgün, işini çok iyi bilen bir adamın masasında harika bir 3.5 saat yaşadım. Takımla ilgili ne bir şey sordu, ne bir şey istedi. Ayrılırken, kolundaki kendi imzasını taşıyan saatini bana hediye etti. "Sevgili Terim, sizden iyi oynayacak ve zafer kazanacak bir takım istiyorum" dedi. Ondan sonra birkaç defa daha beraber olduk, San Siro’da. İnter maçından sonra beni şampanya içmeye davet etti. Maçlara başbakan olarak gelmediği için yanında 40 tane koruma olmazdı.
52 gün sonra İtalyanca basın toplantısı
Bir İtalyan atasözü der ki, "Chi non risica non rosica" (Riske girmeyen, bir şey koparamaz.)
- Fiorentina’yla mukavele imzalarken bir İtalyan gazeteci, "Dilimizi bilmiyorsunuz, oyuncularla nasıl iletişim kuracaksınız" diye sordu. Dedim ki "Göreve başlamama 52 gün var. O gün geldiğimde, basın toplantısını İtalyanca yapacağım." Burada Bayan Donatella’yı (Piatti) bulduk, müthiş öğreten bir kadın. Ama Allah için ben de iyi bir talebeydim. Yaz günü, güneş, sıcak demeden her gün 5 saat çalıştık. Floransa’da göreve başladığım gün basın toplantısını, söz verdiğim gibi İtalyanca yaptım. O güne kadar birçok İtalyan gazetesine tercümansız röportajlar bile verdim. İtalya’da pratiğim de çok gelişti, iyi konuşur oldum. Birçok toplantı, yemek ve konferansa tercümansız katıldım. İtalya’da Türk olmanın gururu içinde, İtalyan gibi yaşadık.
Milli takımla pazarlık olmaz
- Dünyanın hiçbir tarafında Milli takım teknik direktörlerinin maaşı konuşulmaz. Hele bu adam, o federasyona bir teklif sunmamışsa konuşmak daha da ayıp. "Kurtarıcı" diye geldiğime göre, istediğim teklifi de sunabilirdim. Halbuki ben "Milli takımla pazarlık etmem, ne yazarsanız kabulümdür" dedim. Ben oralara gidip sadece antrenörlük yapmadım. Hangi Türk’ün başı sıkıştıysa ben oradaydım. Başı sıkışan birinin "Terim" dediği zaman birçok yerde işi hallolmuştur. Hálá da olabilir, isteyen deneyebilir. Başaran Ulusoy bana niye turizm ödülü verdi? İtalyan turistlerin gelişi yüzde 27’ye ulaştı diye. Hayatım boyunca, para konusu bende hiç ön planda olmadı. Türkiye’de hiçbir antrenörün düşünmediği dönemde, benim İtalyan menajerim vardı. Para konusunda konuşamadığım için zarar ediyorum. Şimdi duyuyorum ki, herkesin menajeri olmuş, çok iyi.