Böyle dost ülke görmedim

Pierre van Hooijdonk'la sohbeti Samandıra'daki antenmandan başlayıp Kandilli sırtlarındaki muhteşem malikanesine kadar gün boyu sürdürürseniz, onu futbolcudan çok, uluslararası bir şirketin genel müdürü sanabilirsiniz.

Öyle ciddi, öyle oturaklı, öyle kültürlü, öyle seviyeli, öyle olgun, öyle beyefendi ki, bildiğimiz futbolcu kalıbına hiç uymuyor. Fenerbahçe temsilcimiz sevgili Sadi Kemal Yaşar, bize az bile söylemiş. Meğer oyunu çok iyi okumasının, takımı atağa kaldırmasının, olağanüstü pozisyon sezgisinin, vuruşlarının altında neler yatıyormuş. Pierre'le (kendi istediği için böyle hitap ediyorum) her şeyi enlemine boylamına konuştuk.

Antrenmandan sonra Kandilli'de bütün Boğaziçi'nin ayaklar altına serildiği yüzme havuzlu, dev bahçeli, tik döşemeli, plazma ekranlı muhteşem dubleks sarayında sevgili eşi Corine'i ve 3,5 yaşındaki sevgili Sydney'i ile tanıştık. Bizi kapıda karşılayan Corine, elimizi sıkamadığı için özür diledi, meğer köfte için soğan yoğuruyormuş.

Onun tanınmamak için fotoğraf çektirmeme ricasını kırmayıp oğlu Sydney ile yetindik. Diyeceksiniz ki, baba siyah, anne beyaz, nasıl olmuş bu sapsarı saçlı çocuk. Yakından bakınca gördük ki, o sapsarı saçların dibi simsiyah, meğer böyle çiftin çocuğu böyle olurmuş.

Saatler geceye yaklaşırken Kandilli'deki malikanesinden ayrıldığımızda Pierre, bugüne kadar böyle bir röportaj vermediğini söylüyordu. İşte futbolu evrensel dilinde konuşan, 29 Kasım 1969 Hollanda, Steenbergen-Welberg doğumlu, İskoçya'nın, UEFA Kupası'nın, Hollanda'nın unutulmaz gol krallarından Pierre van Hooijdonk.

Türkiye’de futbol, günlük heyecanlarla düşünülüyor

- Bence Türkiye, genelde futbolu biraz daha taktik anlamda düşünse Avrupa'nın ilk 4 ülkesinden biri olur. Dünya Kupası'nda 3. olmanız herkes için sürpriz oldu ama, niye orada sürekli kalmayasınız. Bunun için futbolu günlük heyecanlarla değil, dünya çapında kapsamlı bir düşüncede görmek gerek. Taraftarlık uğruna insanların birbirini kırıp dökmesine, holiganlık yapmasına gerek yok. Tribünlerde de, sahalarda da öncelikle fair-play olacak, ben bunun için de uğraşıyorum. Futbol dediğin neticede bir şov, maç biter, herkes kendi işine, evine dönüp hayatını yaşamaya devam eder.

Fenerbahçe seyircisi çok tutkulu

- Fenerbahçe seyircisi, çok tutkulu, özellikle Kadıköy'de oynarken bizlere mühteşem bir güç veriyor. Bu gücü Trabzon, Diyarbakır deplasmanlarında da aynı şekilde hissettim. Şükrü Saraçoğlu Stadı tribünlerinin sahaya yakın olması muhteşem bir şey. Galatasaray maçında ilk kez gördüğüm Olimpiyat Stadı ise beni hayal kırıklığına uğrattı. Statta 70 bin kişi vardı ama, müthiş rüzgár yüzünden tribünlerin sesi duyulmadan havaya uçup gitti.

Kale arkalarının da üstü kapanıp tribünler sahaya yakın hale getirilse dünya çapında bir stat olur.

Türklere sempatim çok fazla

- Türkiye adını ilk kez okula başladığımda öğrendim, Avrupa ile Asya arasında köprü gibi olması dikkatimi çekmişti. Daha sonra Hollanda'da yaşayan Türkleri gördüm, döner kebabıyla tanıştım. Hiçbir özel nedeni yok ama, nedense Hollanda'da hiç Türk arkadaşım olmadı. Fenerbahçe 1998 Dünya Kupası'ndan sonra beni almak istedi. O sırada formasını giydiğim Nottingham Forrest'le bazı problemlerim vardı. İngiltere'den ayrılılmaya karar verince Arnhem Vitesse'in teklifini kabul edip Hollanda'ya döndüm. O zamanki teknik direktörümüzün İstanbulspor tecrübesi vardı, Türkiye'yi iyi tanıyordu. Fenerbahçe'nin teklifini ona anlatınca bana Türkiye hakkında çok güzel sözler söyleyip teklifi kabul etmemi önerdi. Daha sonra aynı konuyu Trabzonspor'dan bizim takıma gelen Arçil Arveladze'e açtım. O da ikizi Şota'yla birlikte oynadığı Trabzonspor'u, Türkiye'yi, Türkleri anlata anlata biteremedi.

İSTANBUL RÜYASI

Fenerbahçe bu yaz yine benimle ilgilenmeye başlayınca bütün bunlar gözümün önüne geldi. Feyenord'un Fenerbahçe'den anormal bir rakam istemeyeceğini bildiğim için anlaşmamız daha kolay olacaktı. Bu arada İstanbulspor'da oynayan Hollandalı futbolcu arkadaşlarımla ailece Aruba'da tatil yaptık. Onlar da Türklerin ne kadar yardımsever, insan canlısı, yabancı dostu olduğunu anlattılar. Bu arada Corine de onların eşleriyle konuşmuş, hepsi de İstanbul'dan övgüyle söz etmiş. Sonunda İstanbul'un bizim için çok güzel bir rüya olacağına inandık. Türkiye için tek negatif eleştiri, herkesin futboldan çok fazla anladığı yolundaydı. Sokağa çıktığımda herkes tarafından tanınacağım, rahat dolaşamayacağım söylendi. Statlarda beni izleyen on binlerce seyirci elbette her yerde beni tanıyacak, bu da işimin bir parçası. İşte geldim, dolaşıyorum ve insanların beni tanıyıp ilgi göstermesinden hiç rahatsız değilim. Zaten bu boy, bu cüsseyle gizlenmem de mümkün değil.

ÇOK SICAK İNSANLAR

İçinizden fışkıran sıcaklık size normal gelebilir, ama bizim için gerçekten çok şaşırtıcı. Mesela ekmek almaya Kandilli'ye iniyorum, oğlum Sydney ağaçtan bir yaprak koparmak istiyor. O anda herkes yardımına koşuyor, çay, kahve içmeye davet etmeleri de ayrı. Bugüne kadar futbol oynadığım ülkelerin hiçbirinde böyle içten dostluk, sıcaklıklık görmedim. Başkanımız Aziz Yıldırım ile idari menajer Volkan Ballı'nın gösterdiği yakınlığı ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. Türkiye maceramı günün birinde çok başarılı olmuş bir Hollandalı futbolcu olarak bitirmek istiyorum. Bu arada Türkiye'nin İngiltere'yi elemesini çok istiyorum, Türk halkına çok fazla sempati duyduğum kesin. Eğer yenemezseniz, 2'ncilerin oynayacağı play-off kurasında Türkiye-Hollanda maçı olma ihtimali de var. işte ben o zaman yandım.

Başarılı futbolcu medyanın övgüsüne kulaklarını tıkar

- Türkiye'de bulunduğum kısa zaman içinde gördüm ki, medya daha ilk maçını oynayan bir futbolcuyu bile bir anda göklere çıkarıp starlaştırmaya çalışıyor. Ve o genç futbolcu da bunlara inanıp ‘‘Vay ben neymişim’’ diye gökyüzünde dolaşmaya başlayabiliyor. Halbuki bu onun için sadece bir başlangıç, henüz kendi kanıtlamış seviyede değil ki. O genç oyuncu kendisi için kullanılan fantastik sözlere inanıp ayakları yerden kesildiği anda problem başlar. Onun için kafanı her zaman iyi koruyup, seni metheden yazılara aldanmayacaksın. Çok başarılı bir futbolcu olmak istiyorsan, kesinlikle kendine yatırım yapacaksın, inanılmaz derecede çok çalışacaksın. Bir futbolcu 26 yaşına kadar öğreneceğini öğrenir, ondan sonrasında öğrenmek neredese imkansız olur. Ben çok çalışarak frikik uzmanı oldum, başka biri de başka alanda olur, yeter ki çalışsın. Yıllarca hafta sonlarında tatil yapmayıp maçlara çıktım, arkadaşlarım eğlenirken ben top koşturdum.

YARIN: Frikiği nasıl atıyor
Yazarın Tüm Yazıları