Paylaş
Sözünü ettiğim belge, dünkü Hürriyet'in manşetinden ‘‘Tarihi Karar’’ başlığıyla verilen belgedir. Önemli bir gazetecilik örneği olarak birinci sayfaya yansıyan haberde, bir kutu içinde ‘‘Yeni devlet politikası’’ başlığı altında Milli Güvenlik Kurulu kararları verilmektedir.
Alt alta sıralanan kararlardan açıkça anlaşılmaktadır ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin iç ve dış politikasında Milli Güvenlik Kurulu ağırlığını iyice artırmıştır.
Bu uygulama Türkiye'de 12 Eylül 1980 döneminden beri vardır ve artık tartışılması zamanı gelmiştir.
Çünkü böyle bir uygulama her şeyden önce devletin felsefesini yaralamakta ve halkın devlet yönetiminde söz sahibi olmadığını göstermektedir.
Meselenin birinci hayati yönü, bu tür kararların TBMM dururken MGK'ya bırakılmış olmasıdır. Kararlar, anayasal organ olan ama artık Anayasa'yı zorlayan bir kurum tarafından alınmıştır. Böylesi bir durum tarihte çok görülmüş ve bu gibi belgeler, demokrasinin gelişimiyle birlikte tarihin tozlu raflarında işlevsiz kalmışlardır.
Gerçek demokrasi belgeleri, halkın iradesine dayanan belgelerdir, ki bunların başında 1215 tarihli Magna Carta Libertatum gelir.
* * *
Eğer Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ve hassas konularıyla ilgili kararlar alınacaksa, bu kararları alabilecek tek organ halkın oyuyla seçilen organdır ve bu da TBMM'dir.
TBMM, ne yazık ki artık işlevini yitirmekte ve sadece önüne getirilen birtakım belgeleri onaylamaktadır. Oysa aynı TBMM geçmişte, dünyanın en demokratik hukuk belgeleri olan Paris Şartı gibi belgeleri de onaylamıştır.
Bu belgeler insan hakları ve demokrasiye yönelik belgelerdir ve bunlara imza koyan Türkiye, bunları anayasasının da üstünde tutması gerekirken, bir daha sözlerini dahi etmemiş, bilakis, bunlara tam karşıt kararları MGK eliyle alarak uygulamaya koymuştur.
Ondan sonra da ‘‘Avrupa Birliği'ne niye bizi almıyorlar’’ diye esip savurmuştur.
Avrupa Birliği'ne bizi bu şekilde almayacaklardır. Bizi bu şekilde her kapıdan çevirecekler, girdiğimiz tüm görüşmelerde istiskal edecekler ve arada bir umut saçsalar da sonuçta her konuda elimizdekileri de alacaklardır.
Çünkü onlar maalesef, bizim kendimizi haklı gördüğümüz ölçüde bizi haklı görmemektedirler.
Ve biz onları haksız çıkartmak için hiçbir şey yapmamaktayız.
* * *
Ben MGK kararlarının tümüne -bazılarının doğruluğu tartışılır bile olsa- şiddetle itiraz ediyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir an önce bu ‘‘bürokratik devlet’’ tipini terk ederek, ‘‘demokratik devlet’’ kimliğine bürünmesinin geleceği için şart olduğunu iddia ve ilan ediyorum.
TBMM'nin aklını başına bir an önce toplamasını diliyorum.
Aksi halde bir gün TBMM'yi mumla arayacağız.
Aksi halde, ilanihaye çağdaş uygarlığın dışında kalacağız.
Paylaş