Paylaş
Bence Ankara'da bir acayip plan yürüyor. Ana hatları şunlar: Planın unsurlarının başında Refah Partisi'nin kapatılması bulunuyor. Bu parti, ‘‘irtica geliyor’’ vaveylaları arasında kapatılacak. Oysa Türkiye, yıllar yılı, ‘‘Komünizm geliyor’’ çığlıkları arasında kalmış ve tam üç kez, komünizmden kaçayım derken askeri darbeye yakalanmıştı. Aynı Türkiye, komünizm korkusu kalmayınca yeni bir korku yarattı. ‘‘İrtica geliyor’’ endişeleri arasında gene askerle karşı karşıya kaldı.
Şimdi bu irtica korkusunun bir başka adımıyla karşı karşıyayız. Dikkat edilirse, üst kademelerde irtica, bir numaralı tehdit haline getiriliyor ve RP'liler arka arkaya mahkûm ediliyorlar.
Bütün bunlar, RP'nin mutlaka kapatılacağını gösteriyor. Ancak bu işin zamanlamasında tam bir mutabakat bulunmadığı anlaşılıyor.
Benim duyumlarım Ankara'da, RP'nin kapatılmasından sonra ne yapılacağının tartışıldığını gösteriyor.
* * *
RP kapatıldıktan sonra baskın seçime gidilmesi birinci ihtimali oluşturuyor. Ancak baskın seçim de, planı yapanlar için çok tehlikeli bir sonuca gebe. Kapatılan RP oylarının çok büyük çoğunluğu Tansu Çiller DYP'sine gidebilir ve bu parti tek başına bile iktidara gelebilir.
Bu ihtimalin bertaraf edilmesi için Sarışın'ın bir an önce aradan çıkarılması şart. Ancak Tansu şiddetle direniyor ve bu direniş, plancı kesimde önemli bir panik yaratıyor.
Tansu kuzu gibi teslim olsa mesele bitecekti. Ama Tansu teslim olmuyor.
O halde ne yapmalı? Henüz buna karar verilebilmiş değil.
Ancak Tansu bertaraf edilemezse, seçime gidilmeyeceği açıklık kazanıyor.
RP kapatıldıktan sonra bir başka ara dönem yaşanması ihtimali de büyük. İyi sıhhatte olsunlar taifesinin Mesut Yılmaz ve parlamenter sistemden umut kestikleri kulaktan kulağa yayılıyor. Bu kesim, RP'nin kapatılmasından sonra, TBMM'de kalanlarla Anayasa'yı değiştirerek, başkanlık sistemini getirmeyi amaçlıyor. Şimdi bunun hukuki kılıfları gündemde ve bu kılıflar pek komik. Çünkü Anayasa'nın değişmesi için 550 kişilik Meclis çoğunluğunun üçte iki oyu gerekiyor.
Kılıf, RP'siz Meclis sayısının üçte iki çoğunluğunu geçerli saymaya yöneliyor. Bu değil hukuka, Aristo Mantığı'na bile sığmıyor.
* * *
Bütün bu handikaplar şu ya da bu şekilde aşılırsa getirilecek başkanlık sistemi, ABD'deki kuvvetler ayrılığı esasına dayanan demokratik sisteme benzemeyi amaçlamıyor. Bilakis, Latin Amerika'daki asker destekli diktatör başkan tipinin yaratılması hedefleniyor. Bu başkanın iplerinin asker elinde olması, ağır işleyen parlamenter sistemin birtakım kişilerde yarattığı sıkıntıların önüne geçecek diye düşünülüyor.
Demek ki plan yürürse RP kapatılıyor, Tansu şu ya da bu şekilde bertaraf ediliyor ve Anayasa değiştirilerek Latin Amerika başkanlık sistemine geçiliyor. İdeal bir başkan bulundu mu? Bunu bilmiyorum. Ama ilk etapta niçin Demirel düşünülmesin ki?
Gerçekten, ‘‘insan âlemde hayal ettiği müddetçe’’ yaşıyor!
Ama bazı hayallere asla ve asla erişilemiyor.
Paylaş