Organ nakli rezaleti

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Çocukluktan gençliğe geçtiğim çağlardaydım. Dr. Christian Barnard dünyada ilk kalp naklini gerçekleştirmişti. Bu gerçekten müthiş bir olaydı. O zaman Türkiye'de televizyon yoktu. Radyolar haberi bütün yönleriyle vermeye çalışıyor, basın da olanca gücüyle olayı işliyordu.

Aradan pek fazla bir zaman geçmeden, iki gazetede inanılmaz bir haber gördüm. Kalp nakli Türkiye'de de yapılmıştı ve gazetelerin tüm birinci sayfalarını kaplayan haberde operasyonu gerçekleştiren Dr. Siyami Ersek, ‘‘Türk Christian Barnard'ı’’ şeklinde sunuluyordu.

Kalbi değiştirilen zayıf, naif, bezgin kadıncağızı da hatırlıyorum. Adı Maviş Karagöz'dü ve ameliyattan 24 saat sonra hayata gözlerini kapadı.

Arkasından Türkiye'de bu olayın gazıyla birkaç kalp nakli daha yapıldı. Ama kendilerine kalp nakledilen hastalar çok kısa süreler içinde öldüler. Türkiye uzun süre bu operasyondan vazgeçti.

Vazgeçti, çünkü Türkiye'de tıp, Amerika'dan en az 15 yıl gerideydi ve bu ameliyatların yapılması için gerekli bilimsel koşulların dışında altyapı da bulunmuyordu. O halde bu ameliyatlar niçin yapılmıştı?

Medyatik olmak, her zaman geçerli bir kavramdı!

ª* * *

Ben Türkiye insanının hekimliğe özel bir yeteneği olduğuna inanırım. Tıbba olan sevgim dolayısıyla tıptaki yeni buluşları kendimce araştırır ve Türkiye'deki hastanelerin durumunu karşılaştırmalı analize tabi tutmaya çalışırım. Sonuç her zaman şudur:

Özal'la birlikte sessiz bir tıp devrimi gerçekleştirilmiş dahi olsa Türkiye'de hekimler, ileri Batı ülkelerindeki çalışma ve yaşam koşullarına henüz ulaşmış değillerdir. Özellikle bilimsel yayınlar neredeyse tamamen kısıtlanmıştır ve hekimlerin bunları kendi ceplerinden para vererek izlemeleri olanaksızlaşmıştır. Enflasyon ve devletin yaşam değil ölüm sektörüne ağırlık veren harcama politikası, tıbbı ileri Batı ülkelerine nazaran geri bırakmıştır. Aradaki fark, sadece Türkiye'deki hekimlerin olağanüstü özverileriyle kapatılmaya çalışılmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye'yi sallayan organ nakli olayına da bu gözle bakmak lazımdır.

ª* * *

Ben bu nakil olaylarını televizyondan izler, gazetelerden okurken kanımın donduğunu hissettim. Çünkü bence organ nakli yapılan hasta ve yakınlarının organı kimden aldıklarını bilmemeleri gerekirdi. Organ nakli elbette yapılmalı ancak asla ve kat'a bir medya şovuna dönüştürülmemeliydi. Dünyanın en hassas operasyonu olan organ nakli sırasında ameliyathaneye kamera sokmak (görüntüler gerçekse), bu ameliyatı tıp değil, medya için yapmak anlamına geliyordu.

Beyin ölümü sonucu organları nakledilen genç kızın dramını sulandırarak işlemek ancak bize özgü bir davranıştı. Bu tür sulandırmalar, organ bağışlarını teşvik etmek bir yana, engellemek için de kullanılabilirdi.

Bize düşen, her konuda olduğu gibi tıpta da kafa ve bilim devrimidir.

Bize düşen, insan yaşamını ciddiye almak ve medyatik olmak uğruna tıbbın katledilmesini engellemektir.

Organ nakline evet; medyatik tıbba hayır.

Yazarın Tüm Yazıları