Ne bekliyordunuz ki?

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Biz Galatasaray'la birlikte zafer sloganları atarak Sion'dan İstanbul'a uçmakta iken, TBMM'de Susurluk dosyasının önemli bir bölümü kapanıp gidivermiş. Olay, ‘‘yandı bitti kül oldu'' sözleriyle biten meşhur tekerlemeye dönmüş.

Bu arada, TBMM Genel Kurulu toplanarak, sekiz yıllık temel eğitim tasarısının birinci maddesini otuz beş oy farkla kabul etmiş.

Medyamızın bir kesimi, birinci olaya fevkalade kızmış görünüyor. Bir diğer kesimi de ikinci olayı alkışlıyor.

Bana gelince, ben her iki olayı da buruk bir tebessümle karşılamakla yetiniyorum. Bir süredir sevgili ülkemin dışında olsam bile, her iki sonucu da biliyor ve bekliyordum.

Susurluk olayının kapatılması, bu hükümetin bence asli görevlerinden biriydi. Bu hükümetin bir diğer asli görevi de, sekiz yıllık temel eğitim yasasının çıkartılmasıydı.

Eşyanın tabiatı icabı, herkes kendisine verilen görevi yapacaktır. Çünkü her hükümet, belirli amaçlarla kurulur ve yaşatılır.

Bu hükümet de yaşamak için bunları yapmak ya da yapmamak zorundadır.

* * *

Rütbesiz Mesut Yılmaz hükümeti, Susurluk olayının derinliklerine asla ve kat'a gidemezdi. Çünkü bu işin nereye kadar gideceğini bilemezdi. Bu işin kontrolünü elde tutamazdı. Bu hükümet kontrol eden değil, kontrol edilen bir hükümetti.

O halde, birtakım netameli meseleleri kapatarak, üzerine bir bardak su içmekten başka çaresi yoktu.

Sekiz yıllık temel eğitim, bu hükümetin kuruluşunun temel zorunluluğuydu. Bu hükümet, sekiz yıllık temel eğitimi çıkaramadığı takdirde tası tarağı toplayıp gitmek mecburiyetinde kalacaktı.

Mesut Yılmaz'ın, ‘‘siyasi hayatım sona erse bile bu işi yapacağım'' sözlerinin anlamı bundan ibarettir.

Mesut Yılmaz bu işi elhak yapacaktır.

Ama ondan sonra ne yapacaktır?

* * *

Açıkçası, Türkiye'nin manzara-i umumiyesi, iplerin fena halde gerilmekte olduğu gerçeğidir.

Oysa Türkiye, iki kesimin kıran kırana birbirlerine girdikleri bir ülke olma yoluna girerse, bundan her iki kesimin de zararlı çıkacakları bellidir.

Türkiye'de tüm kesimler ‘‘demokrasi'' ortak noktasında uzlaşmadıkça, birbirlerinin düşüncelerine saygı göstermeyip, birbirlerinden nefret etmeyi sürdürdükçe hem karşılarındakinin, hem de kendilerinin kuyusunu kazacaklardır.

Sonuçta, yara iyice kaşınacak ve en usta dermatologlar bile işin içinden çıkamayacaklardır.

Ve karşımıza, yarası iyice kangren olmuş bir ülke çıkacaktır. Geçici zaferlere bel bağlayan ama bu zaferlerin ‘‘zafer veya hiç'' olduklarını kavrayamayan bir ülke çıkacaktır.

Bunun hesabını veremeyecek olanlar, bu işe soyunmasınlar.

Yazarın Tüm Yazıları