Mimoza!

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Hürriyet'te bir Necdet Şen vardı. Onu önce Cumhuriyet'teki çizgilerinden tanımıştım. Hürriyet'te bizzat görmek imkânını buldum.

Beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Ara sıra odasında sohbetler ettik; şarkılar söyledik; şiirler okuduk.

O ha babam, de babam romanını çizerdi. Ben de onun çizdiklerini birkaç gün önceden okurdum.

Bir gün hiç nedensiz çekip gitti; kendisini dağlara vurdu; sonra geri döndü. Ama çok geçmeden gene gitti; gidiş o gidişti.

Telefonda, ‘‘Bir okurun olarak dönmeni istiyorum'' dedim. Aldırmadı.

Aradan uzun süre geçti, onu çok özledim.

Dün elime bana çizip yolladığı bir çizgi roman bölümü geçti. Hürriyet'te çıkan 590'ıncı kareden, 613'üncü kareye kadar olan bölümü o zamanlar çok sevmiştim.

Bölüm ‘‘Mimoza''yla ilgiliydi.

* * *

‘‘Yok eğer vicdanını rahatlatmak için benim seni yoldan çıkarmamı bekliyorsan, be kadın; hâlâ öğrenemedin mi, benim sahiden arzuladığım bir dişiye sarkmayacak kadar mağrur bir herif olduğumu. Kılım ben kıl...''

‘‘Áşık olduğum bir kadın var evet. Ama sen o kadın mısın bilemiyorum. Hesapsız sevebilen bir kadın o... Aşkı çirkinleştirmeyen, ikili, üçlü oyunlar içinde turlamayan, gözlerimden fışkıran sevgiyi zaaf olarak algılamayan, beni ahmak yerine koymayan, yürekli bir kadına âşığım.''

‘‘Tatlı tatlı yemenin, acı acı yellenmesi olur, derdi babam... Evli bir kadınla mercimeği fırına vermenin pek gurur duyulacak bir şey olmadığını anlamam için Erdal'ın gözlerine yerleşmiş acı'yı görmem gerekiyormuş demek... O an aşk zannettiğim şeyin aslında benim çocukluktan çıkamamış ilkel benliğimin ta kendisi olduğunu fark ettim. Aşk Erdal'ın hissettiği şeydi aslında. Çünkü egosu, benimkini solda sıfır yapacak kadar tahrip ediciydi.''

‘‘Erdal'ın gözlerinde gördüğüm eziklikti belki de Mimoza ile aramızdaki romansı gölgeleyen ilk harici etken. Yenmek çok gaddarca bir şeydi. Başka bir insanın yenilgisi üstüne inşa edilmiş bir aşk istemiyordum.''

* * *

‘‘Sekiz yıl önce o gün, kimbilir neler konuşmuştuk Erdal'la... Muhtemelen ona Mimoza'yı ayartmak için hiçbir girişimde bulunmadığımı, bunun Mimoza'nın seçimi olduğunu anlatmışımdır. Aidiyeti sorgulamış, aşktan, bağımsızlıktan falan söz etmiş, becerikli ağzımla yaşanmakta olan oldu bittiye şık kılıflar giydirmişimdir; imkânlar elverdiğince...''

‘‘Bütün bu yaşananların bir özeti olmalı. Polanski'nin ‘Acı ay'ındaki final cümlesi dilimde persenk günlerdir:

‘Biz çok aç gözlüydük. Buydu hatamız.''

‘‘Ama ‘zor adam' acı çekiyor. Acı da laf mı, bu çocukcağız kederden geberiyor Mimoza. Kendisini sakatlamadan âşık olmasını bile beceremiyor bu sakar, kitapzede velet.

‘Zor adam' ne bok yiyeceğine karar veremiyor Mimoza...''

Lan oğlum Necdet!.. Geri dön; bitir bu romanı.

Yoksa, sonunu çıkarınca öykü daha mı güzel oluyor?

Yazarın Tüm Yazıları