Paylaş
Sanıyorum Sarışın Güzel Kadın'ın CIA ajanlığı hikâyesinin tersine teptiği artık anlaşılıyor. Bu hikâyeyi ortaya atan ve güç odaklarınca tukaka edilmişken aniden öz evlat ilan edilen anlaşılması imkansız zat-ı muhterem, sağda solda çırpınsa da hazin ve gülünç olmaktan başka bir sonuç elde edemiyor. Odaklar, sarışın bir Jeanne d'Arc yaratmakta olduklarının farkına vardılar ve eğer intikam duyguları akıllarına galebe çalmazsa bu işten usulet ve suhuletle vazgeçeceğe benziyorlar.
Bütün bunların temelinde ekonomide yapılan fütursuzca hataların bedeli yatıyor. Arka arkaya yapılan acımasız zamlar, insanları adeta şoke etti. Halkımız daha iyisini beklerken Van Gölü Canavarı ile karşılaşmışçasına irkildi. Şimdi hüzünlü hükümet, ortamı yumuşatmaya çalışacak gibi görünüyor. Son günlerde ortalığa yayılan umut ticareti budur.
Rütbesiz Yılmaz Hükümeti, şimdi ‘‘yeniden yapılanma'' umutları saçıyor. Devleti küçülteceğini ve yerel yönetimleri güçlü kılacağını iddia ve ilan ediyor. Benzer çeşitli vaatler, artık nikeli bile kalmamış bozuk paralar gibi ortalığa saçılıyor.
Bunlar gülüp geçilecek değil düşünülecek şeylerdir.
* * *
Ben bunları halkımızdan tamamen kopuk bir durumda, Polat Renaissance Oteli'nin salonunda tek kelimeyle muhteşem bir piyanist şarkıcıyı; Lisa Hugo'yu dinlerken düşünüyorum. Genç kadının müziği aslında dünyadan kopartıcı ve insanı alıp götürücü etkiler yapacak kadar güzel. Ama ben otelin barında Lisa Hugo'yu dinliyor olsam da bir türlü tam anlamıyla kopup gidemiyorum. İçimde hüzünle karışık bir sıkıntı oluyor. Kendime ‘‘Mesut Yılmaz nereye koşuyor?'' diye soruyorum.
Biliyorum ki Türkiye'de yeniden yapılanmanın temel şartı, 1982 Anayasası'nı tamamen ortadan kaldırıp ‘‘demokratik devlet'' esasını benimseyen yeni bir anayasa yapmaktır. Bu anayasada öncelikle siyasi partilerin hiyerarşik yapısı kırılarak bunların yatay ve demokratik yapılanmaları sağlanmalı, devlet ekonomiden tamamiyle çekilmeli, ademi merkeziyet ilkesi tam anlamıyla benimsenmeli ve ‘‘demokratik katılım'' bütünüyle sağlanmalıdır. Temel hak ve özgürlükler kısıtlayıcı değil, destekleyici ve emredici hükümlerle anayasaya konmalıdır.
Devlet açık, saydam ve hesap verici duruma getirilmeli, hiçbir kurum müstesna kılınmamalıdır.
* * *
O halde Mesut Yılmaz'ın el altından ortalığa savurduğu umutlar bir hayal ticaretinden öteye geçemez. Mesut Yılmaz, kendisini güdüm boyunduruğundan kurtaramadığı takdirde kitlelerle de bütünleşemez. Eğer her ne pahasına olursa olsun silkinmez ve saygınlığını kazanmak amacıyla kendi iradesini kullanamazsa; yani kendisine emredilenleri reddederek Özal'vari yeniden yapılanma girişimlerine koyulamazsa tarihte ancak büyüteçle görülebilecek sepia renkli bir fotoğraf olarak kalır.
Şimdi yalnız onun değil rüzgârın karşısında eğilmiş kamışlar gibi boynu bükük duran tüm sivillerin saygıyla kendilerine gelmelerinin tam zamanıdır.
Demokrasiye sahip çıkmalıyız. Çünkü o hepimizindir.
Paylaş