Paylaş
Birkaç gün önce masamda büyücek bir zarf buldum. Elimle yoklayınca içinde bir kitap olduğunu anladım. Şiddetle sevindim. Sabırsızlıkla zarfı yırtıp açtım. İçinde gerçekten de bir kitap vardı: ‘‘Mehmet Nadir’’
Bu adın altında ‘‘bir eğitim ve bilim öncüsü'' yazıyordu. Kapağın orta kısmında küçük bir kıza ders veren uzun kara saçlı, kocaman kara bıyıklı bir adamın resmi vardı. Mehmet Nadir bu kara bıyıklı adam olmalıydı.
Fotoğrafın altında daha küçük harflerle Erdal İnönü ismini okudum. İçim özlemle sızladı.
Yorgun kafam, bu kitabın Erdal İnönü tarafından yazıldığını ve konusunun da ‘‘Mehmet Nadir’’ olduğunu dâhilere taş çıkartacak bir süratle kavramıştı. İyi ama Mehmet Nadir kimdi?
Kültürlü geçiniyordum ama ben bu adı ilk defa duyuyordum.
Acaba bu kitap, herkesin sabırsızlıkla beklediği, Erdal İnönü'nün ikinci kitabı mıydı? Yoksa Erdal Bey ikinci kitabını yazarken arada, bir de bilimsel kitap yazmak mı istemişti?
Kitabı şöyle bir karıştırdım. Ama kafam daha çok karıştı.
* * *
Yüz yirmi üç kocaman kuşe sayfalı kitabın sadece on sekiz sayfası yazıydı. Geri kalan sayfalarının tümünde kargacık burgacık matematik formülleri vardı.
Mesela 87'nci sayfada G. Russo adlı bir adamın bir soru sorduğu anlatılıyordu. Soru şuydu:
‘‘18 ile 36; 36 ile 54; 54 ile 72;...nin en büyük ortak bölenleri 18'dir ve bu rakamların toplamına eşittir.
27 ile 297; 270 ile 297; 297 ile 324'ün en büyük ortak böleni 27 de rakamlarının toplamına eşittir.
Benzer özelliği olan sayı çiftleri bulunabilir mi ki, en büyük ortak bölenleri 9 ile bölünmesin.’’
Bu soruya Mehmet Nadir'in yanıtını da Erdal İnönü kitaba yazmıştı. Ancak bu yanıtı yazmak imkânsızdı. Çünkü bizim bilgisayarlarda, matematik problemleri değil yazı programları bulunduğundan, yanıtı yazmak saatler alacak ve bu arada bana bir haller olabilecekti.
Can havliyle Erdal İnönü'ye telefon ettim. ‘‘Bu ne biçim kitap’’ diye homurdandım. ‘‘İçinde yazıdan çok matematik formülü var. Ben matematikten ne anlarım!’’
‘‘Öyleyse’’ dedi; ‘‘Sen de matematik formüllerine bakma; adamın hayat hikâyesini oku.’’
* * *
Ağzımın payını almıştım. İntikam amacıyla, Erdal İnönü'ye siyaset konusunda bir dolu sual sordum.
O da bir dolu matematik formülü anlatarak beni sorduğuma soracağıma pişman etti.
‘‘Ne olacak bu memleketin hali?’’ dediysem de, duymazdan geldi.
Telefonu kapattıktan sonra kendi kendime: ‘‘Böyle bir kitap yazan adamın Türkiye'nin güdük siyasetiyle ne ilgisi olabilir ki? Ne diye adama aptal aptal sorular soruyorsun’’ diye kendime kızdım.
Siyasete gelmiş en önemli fırsatı kaçırdığımıza yazıklandım.
Şimdi de, Mehmet Nadir'in hayat hikâyesini okuyorum.
Paylaş