Paylaş
Bu başlığı Tibor Dery'nin unutamadığım bir kitabından aldım. Kitabın adı ‘‘Eğlentili Bir Gömme Töreni’’ydi ve bir Macar filozofunun cenaze töreni sonrası mezarlıkta bir kenara oturmuş ağlayan genç ressamın aldığı hayat dersiyle bitiyordu.
Ressam oturmuş ağlarken yanına yaşlı bir kadın yaklaşıyor ve ona soruyordu:
- Ölen yakınınız mıydı?
- Hayır.
- O halde niçin ağlıyorsunuz?
- İnsanlığın durumuna ağlıyorum.
Yaşlı kadın, genç ressama bir deliye bakarcasına acıyarak bakıyor ve şöyle diyordu:
- İnsanlığı sen düşünme evladım. Kendi durumunu kurtarır insanlık. Sen kendine bak.
Ve başını sallayarak gidiyordu.
* * *
3 Ekim Cuma akşamı Sevinç-Erdal İnönü'nün 40. evlilik yıldönümleri yemeğinde olacağımı sanıyordum. Ama kendimi birdenbire önce Antalya'nın Falez Oteli'nde, sonra Altın Portakal Ödül Töreni'nde buldum. Aşağı yukarı aynı saatler olmalıydı. O sıralarda Sevinç ve Erdal İnönü 40. yıllarının manevi ödüllerini alıyorlar, beri yanda kim bilir kaçıncı Altın Portakal ödülleri dağıtılıyordu. Antalya'nın ünlü cam piramidinin altındaydık ve bu piramit gerçekten bir sanat şaheseriydi.
Hayatında ilk defa canlı bir ödül töreni izleyen ben, pürdikkat sahneye bakıyordum. Ödül almak oldukça heyecan verici olmalıydı ve ödül alanlar aldıkları ödülle hesaplaşabilecek bir kişiliğe sahip bulunmalıydılar.
Sahneye önce Fikret Hakan çağrıldı. O zaman anladım ki ödül töreni, ödülü veren ve alanların salonda birikmiş kalabalığa uzun sayılabilecek konuşmalar yapabilmeleri için bir fırsattı. Nitekim Fikret Hakan sunucunun ‘‘Bir daha dünyaya gelseydiniz oyuncu olmak ister miydiniz?’’ sorusuna cevap verme bahanesiyle bu soruya hiç değinmeyen müthiş bir nutuk attı. Nutkunun sonlarına doğru sesi perde perde yükseldi ve sonra bir an durdu; sahneye baktı:
‘‘Ödülüme itirazı olan varsa hemen konuşsun; yoksa ebediyyen sussun’’ diye bağırdı.
Arkasından içten mi yoksa rol icabı mı olduğunu bir türlü çözemediğim muhteşem bir kahkaha fırlattı.
Bu kahkahada kendini yüceltmenin yanı sıra sanki insanlığın durumunu küçümseme izleri sezmedim değil. Belki de bu kahkahada yıllar yılı çekilmiş ve çektirilmiş acıların yanı sıra mutluluklar, zaferler ve çırpınışlar da vardı. Kahkahanın son noktası, yani doruğundan ‘‘Ben ölmedim’’ tınısı fışkırıyordu.
* * *
Sonra Müjde Ar, o güzelim doğallığı içinde sakin ve iddiasız bir konuşmadan sonra ödülünü aldı. Nejat Saydam ve Yılmaz Duru da içlerini dökebilmenin mutluluğunu yaşadılar.
Ödül töreninden sonra Müjde Ar'a ‘‘Ağır Roman'da ben de oynamak isterdim’’ dedim. ‘‘Niçin daha önce söylemedin; film bitti’’ cevabını verdi.
Bilmiyordu ki ben ‘‘insanlığın ağır romanı’’nda zaten oynuyordum.
Hepimiz insanlığın ağır romanında oynuyorduk.
Paylaş