Paylaş
Bir ülkede önemli olan ne Anayasa, ne de yasalardır. Önemli olan, o ülkede esen havadır ve insanların vicdanlarıyla duygularını bu hava etkiler. Demokrasi, insan vicdanlarının bileşik toplamının, ülkede esen hava ne olursa olsun, bu havaya galebe çalması anlamına gelir.
İşte Türkiye'de olmayan budur.
Türkiye demokrasiyi yaşamamış, özümleyememiştir. Demokrasi, Türkiye'de insanların kromozomlarına kazınmamıştır.
Bizim insanlarımızın kromozomlarına kazınan, baskı ve şiddettir. Tek tip insan yetiştirmek bu demektir.
İnsanlarımız, devleti Tanrı'laştırırlar. Kendi yarattıkları puta tapmayı görev addederler.
Devletin ‘‘ana'' değil, ‘‘baba'' olduğunu iddia ederler. Bazı siyasal liderlere ‘‘baba'' sıfatını yapıştırırlar.
Baba'ya isyan etmeyi hiç ama hiç düşünmezler.
İnsanlarımız, kendi varoluşlarını bilmezler. Kendiliklerinden bir şeyler yapabileceklerini düşünmezler. Her şeyi ‘‘Baba''dan beklerler.
‘‘Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde'' diyemezler.
* * *
Ancak bazen devlet, Tanrı'lıktan çıkar, somutlaşır ve insanların önüne tüm çıplaklığıyla dikilir.
Devlet, tüm kurumlarıyla bir bütün olduğu zaman Tanrı'dır. Kurumlar birbirlerine düştüğü ve hele bir tanesi egemenliği aldığı zaman, devletin ‘‘Baba'' imajı sarsılır.
Çünkü, insanlar katında ‘‘Baba'' sivildir. Eski bir çobandır ve kafasında kelebek gibi duran bir ‘‘foter şapka''sı vardır.
İnsanlar ara sıra bu foter şapkayı kapıp kaçmaya çalışırlar. Derin devletin başını açıp çıplaklığını görmeyi sadistçe arzularlar.
Derin devlet, şapkasını kahramanca korur.
Ne var ki bazen tüm çabalar boşunadır. Devlet çırılçıplak görünür.
Şu anda devlet çırılçıplak ortada durmaktadır.
Ve bu maalesef bürokratik devlet için büyük bir tehlikedir.
* * *
Ama devlet kendisini bu tehlikeye atmak saflığını göstermiştir. Şimdi sonuçlarına da katlanacaktır.
‘‘Beş artı üç pankartı açtı'' diye insanları gözaltına alanlar, aslında kendileri için yarattıkları büyük gözaltının bir gün farkına varacaktır. Bu olay, ülkede esen korkulu havanın sonucudur.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar, düştükleri kuyu daha da derinleşecektir. Kuyudan çıkamadıkça daha da sinirlenecekler ve daha da şiddetleneceklerdir.
Bu onların problemidir. Benim problemim, demokrasiyi savunanlar ve ‘‘demokratım'' diyenlerledir.
Bunların başında Sarışın gelmektedir. RP kadroları gelmektedir.
Bunlar nasıl demokrat olduklarını açıklamalıdırlar. Varsa, devleti nasıl düzenleyeceklerini ve yeniden yapılanma ilkelerini açıklamalıdırlar.
Demokrasi nutukları atmakla iş bitmez. Önce kendilerini ve partilerini demokrat kılmakla yükümlüdürler.
Aksi halde meydanı, gerçek demokratlara terk etmelidirler.
Paylaş