Çarpık bir neo-stalinizm'e mi gidiyoruz?

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Ya da bana öyle mi geliyor? Ama ülkeme şöyle bir baktığımda akla, havsalaya sığmaz şeyler görüyorum. Elbette bu ülke güllük gülistanlık değildi, ama düzeltmek adına böylesi karıştırılıp bozulmasına da imkân ihtimal yoktu.

Elbirliğiyle bu işi başarmışa benziyoruz. Tebriki hak ettik.

Mesut Yılmaz hükümeti itile kakıla kurulmadan önce, camilerden çıkan binlerce kişi, sokaklarda kıyameti koparmıyordu. Televizyonlarda bunları yakından izliyorum. Yüzlerinde devlete inançsızlığın ifadesi yatıyor.

Gırtlaklarını paralarcasına, ‘‘Allahu ekber’’ diye bağırıyorlar. İtile katıla gözaltına alındıklarında da ‘‘Allah büyüktür’’ diye haykırıyorlar. Bu insanlar imam hatip okullarının kapatılmasıyla büyük bir haksızlığa uğradıklarına inanıyorlar.

Başörtüsünün yasaklanmak istenmesine tepki gösteriyorlar. Kendi yaşam tarzlarına karışılmasından şiddetle rahatsızlar. Dinlerinin sökülüp alınmak istendiğini zannediyorlar.

Biz bu insanları sokaklara döktük, çünkü onların bizim yaşam tarzlarımıza karışacaklarından korktuk.

Korktuğumuzun daha beteri başımıza geldi. Şimdi ne yapacağız?

* * *

Bir tane imam hatip okulu açmayan ve son zamanlarında asker ne istediyse yapan Refahyol Hükümeti'ni niçin yıktık? Hadi bu hükümeti yıktık; yerine getirdiğimiz ne işe yaradı?

Türkiye bir anda eskisinden daha da yaşanmaz bir ülke haline geldi? Hayat zaten pahalıydı, daha da pahalılaştı. İnsafsız zamlar altında ezildik. Ezilmekteyiz de...

Üstelik bunlar ne ilk, ne de son. Daha da zamlar gelecek, ek vergiler belimizi bükecek. Günün birinde soluduğumuz havadan bile vergi alırlarsa şaşmayacağım.

Sekiz yıl dahil hemen her şeyin faturası yoksul halka çıkıyor. Bir de, birkaç namuslu işadamı vergilerini ödüyorlar. Gerisi beş kuruş vermiyor; işini daha iyi götürüyor.

Her şeyi düzelteceğiz diye iyice bozduk. Çarpılırsak belki düzeliriz diye düşündük; daha da beter olduk; çarpıldığımızla kaldık.

Devlete inançlarını yitirmiş kitlelerin bu inançlarını demokratik bir devletle tazelemezsek işimiz iştir. Ama buna da hiç niyetimiz yok. Bilakis yangına körükle gidiyor, dayatmayı her geçen gün daha da artırıyoruz.

* * *

Ancak anlaşıldı ki dayatma, asker destekli başbakanlık hükümetleriyle yeterince yapılamıyor. Şu anda Yılmaz, kendisini oraya getirenlerin gözünden de düştü. Başlangıçta göklere çıkartılıyordu, şimdi canına okunuyor. Hükümetinin fazla devam edemeyeceği anlaşılıyor.

Şimdi, ‘‘asker destekli Latin Amerika Başkanı’’ formülü gündemde. Ama bu da kotarılamayacaktır. Hiç kimse bunu ‘‘gerçek başkanlık sistemi’’ diye yutmayacaktır. Peki ama sonra ne yapılacaktır?

Stalin misali, düşünceye, inanca baskı yaparak nereye varılacaktır?

Üniversiteye, yargıya, vesaireye baskı yapılarak nereye varılacaktır?

Stalin tek ülkede sosyalizm yaratmaya çalışırken fosladı, biz ülkede tek tip insan yaratmaya çalışırken foslayacağız.

Çünkü saatler, ikibine üç kalayı gösteriyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları