İnsanların ilgi alanları ve hobileri nasıl zaman içinde değişiyor ve gelişiyorsa, hayvanlarınki de öyle. Mevsime, bulunduğu yere ve şartlara göre hem de!
Efe adaya gittiğinden beri huyu değişti diyorum ya; alın size bir örnek daha. Bizim kedisever oğlumuz, şimdi de büyük bir kirpi âşığı oldu çıktı. Geçen yaz da bir-iki girişimi olmuştu, bunun gerçek bir aşk olduğunu bu sene şüphe götürmez bir şekilde kanıtladı. Efe, adaya gittiğinden beri aşağı yukarı her hafta, bazen iki günde bir, yeni bir kirpi bulup eve getiriyor! Eve dediğim, onun için en mahrem yere: Yatağına. Kirpilerle ilk tanışmasının tanığı olan annemler, bahçede bir noktaya kilitlenip, “oyna benle” sesiyle havlayıp durduğu yerde neşeyle zıplarken bulmuşlardı Efe’yi. Allah Allah diye yanına gittiklerinde, korkudan top olmuş kirpiyle oynamaya çalıştığını fark etmişlerdi. Geçenlerde bir gündüz vakti kapı baca açık otururlarken annem Efe’nin o saatte yatağında yatmasından işkillenip yanına gitti. Bir de ne görsün! Minicik bir kirpi bulmuş, kollarının arasında himayesine almış. Hatta yalamaya çalışıyor şapşal. Küçük kirpi tabii ki yine top olmuş, kalbi korkudan deli gibi atıyor. Onu nereden buldu, dikenleri ağzına batmadan nasıl gizlice taşıdı, hiçbirimizin aklı ermedi. Sonunda bir bezle tutulup yan bahçeye bırakıldı ama bunu koca koca başka kirpiler takip etti. Biz, batar diye elimize almaya korkuyoruz, bizimki kendine de hayvana da zarar vermeden ağzında eve taşıyor zırt pırt... Üstelik amacı sadece oynamak ve onları sevmek. Hiçbirine zarar vermedi bugüne kadar. Muşka’nın yaz aşkı ise plastik plaj terlikleri olarak çıktı karşımıza. Sevgilimin iki çift terliğini yedi resmen. Hani terlikler “gel beni kemir” dercesine ortalıkta da durmuyor. Spor çantasından, ayakkabı rafından bulup indiriyor, köpek gibi ağzında taşıyıp zulasına götürüyor. İşi bitince de gurur içinde gelip orta yere bırakıyor. Bu sadece sevgilimin terlikleri için geçerli, benimkiler henüz mönüye girmedi. Sadece kışın daha bir kere giydiğim topuklu ayakkabının burnunu tırnaklarıyla delik deşik etmişti. Gerçek deriyle sahte deri farkı böylece anlaşılmıştı. Biraz korkuyoruz aslında, ya o kemirdiği parçaları yutarsa diye. O yüzden bulduğumuz terliği ve parçalarını yapboz gibi birleştiriyoruz, şimdilik eksik parça yok. Bu arada Muşka yiyor ama sevgilim pes etmiyor; o terlikleri ısrarla giyiyor.