Paylaş
Eşler, müşterek çocuklar, eşin annesi, babası, kardeşleri bir yana, bazen eşin eskiden birlikte olduğu kişi, önceki evlilikten olma çocuk, açık kimliği bile belli olmayan telefonda konuşulan şahıs gibi bir çok bilinmeyen, yetersiz bilgi nedeniyle hakim tarafından çözülemeyen, çoğu zaman gözardı edilen konu var.
Hakim, boşanma davasında kimin haklı kimin haksız olduğunu doğru bir şekilde tespit ettiğini varsayalım. Bu karar yanında hakim, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur durumundan (çoğu halde) bağımsız olarak çocukların geleceği ile ilgili de bir karar vermek zorunda. Bu karar çocuğun yaşı, cinsiyeti, yaşadığı çevre, ana-baba ile ilişkileri, ana-babanın çocuğa karşı yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği gibi birçok değişkenin doğru bir şekilde tespitini gerektiriyor.
* * *
Bugün artık, geçmişte anlatılan “babamız bizi bir kere bile öpmedi, saçımızı okşamadı” babalarından daha çok, çocukları ile daha fazla vakit geçirmeye çalışan babalarla karşılaşıyoruz. Bu durumlarla birlikte, geleneksel olarak erkek çocuğunu soyun devamı olarak gören aileler de işin içine girince, boşanma davalarında “hafta içi annede hafta sonu babada” olması gibi isteklerle sıkça önümüze geliyor.
Ülkemizde henüz bazı Batılı ülkelerde başvurulmaya başlanılan “ortak velayet” kavramı kanun kitaplarına girmeyi başaramadı. Bunun sonucunda, mahkemeler -çoğunlukla anneye olmak üzere- çocukların velayetini ana-babadan birine bırakmak zorunda kalıyor.
* * *
Verilen kararlar ise maalesef kes yapıştır şeklinde: “birinci ve üçüncü Cuma günü saat 18’den Pazar günü …” diye hazırlanmış şablona göre karar verilip geçiliyor. Pedagoglar ve eğitimciler, çocukla birlikte geçirilen sürenin uzunluğundan ziyade, kalitesinin daha önemli olduğu görüşünde birleşiyorlar, ama iki haftada bir, ayda toplam sadece dört gün görüşüp çocukla sağlam bir bağ kurmak, annelik-babalık duygusunu tatmin etmek mümkün mü?
Çocukla daha fazla vakit geçirmek isteyen (genelde) babaların zorlamasıyla hafta içleri annede hafta sonları ise babada kalacak şekilde düzenlenen velayete ilişkin kararlar ise temyiz edildiği takdirde Yargıtay’dan dönüyor. Yargıtay, bu bozmalarına annenin velayet görevini gereği gibi kullanılmasına engel olacağı, onu eve bağımlı hale getireceği düşüncesini gerekçe gösteriyor.
BİR KARAR HAYATINI ETKİLİYOR
Hakimler, kanun uygulayıcılar. Boşanmayla, velayetle ilgili bir karar veriyorlar. Ancak işleri orada bitiyor, sonrası yok. Hakimin öyle veya böyle verdiği bir karar, bir çocuğun, bir ailenin hayatını derinden etkiliyor.
O çocuk ne oldu, okuluna devam edebildi mi, sosyal bir insan mı oldu, içine mi kapandı? Bunların hiç biri hakkında elimizde veri yok. Anneye bırakılan çocukların yüzde kaçı suç işlemeye eğilim gösterdi, çocuğa babaannesi baksa daha mı iyi olur, hiç biri hakkında hiçbir veri elimizde yok. Sadece önyargılarla, sabah kalktığımızda aklımıza gelen ilk fikirle, el yordamıyla çözüm üretmeye çalışıyoruz. Hoş, Aile Bakanlığı daha boşanmaların gerçek nedenini bile tespit edememişken, bu söylediklerimin bir değeri de yok.
Paylaş