Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Çok özel bir gece

Çok özel bir gece. Öylesine özel ki, tamamen bugüne, içinde bulunduğumuz bu döneme özel.

Öyle bir davet ki, günlerce hatta aylarca konuşulacak. Çünkü, üzerinde çok düşünülüp konuşulması gereken ‘‘büyük değişimin’’ habercisi olan bir davet bu.

Türkiye'nin büyük bir hızla içine girmiş olduğu değişim ve dönüşüm sürecinin bir parçası olan ‘‘yeniden yapılanma’’ kaçınılmaz olduğu gibi bu yapı taşlarını yerli yerine oturtmak da Türkiye'nin kaderini elinde bulunduranların görevi.

Türkiye'nin kaderini ellerinde tutanların kimler olduğu ise, hepimizin malumu...

En başta bizleri temsil eden, ellerimizle seçtiğimiz kişiler... Bakanlar, Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımız. Sonra ekonomiyi ellerinde tutan yeniden yapılandıran ve yönlendiren işadamlarımız, işkadınlarımız. Sonra da bilim ve sanatın önde gelen isimleri... Tabii bu arada sporu da unutmamak gerek. Çünkü, ‘‘sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’’ diye boşuna söylememiş Atatürk. Ve de bütün olan biten ne varsa, anında bütün Türkiye'ye bildiren yazılı ve görsel basının hizmetkarları.

Atatürk'le birlikte başlayan ve uyanan Türkiye, her ne olmuşsa olmuş bir süre sonra derin bir uykuya dalmış. Aslına bakacak olursanız, sadece Türkiye değil, bütün Dünya da tatlı bir uykunun rehavetiyle gevşemiş.

Fakat, 17 Ağustos 1999 tarihi, hem Türkiye, hem de dünya için yepyeni bir başlangıcın dönüm noktasını işaretlemiş bulunuyor. Ve de hepimizi düşlerle dolu derin uykumuzdan uyandırıp gerçekleri görmemiz için bizi zorluyor.

Bütün bunlar da bin yılın son günlerini yaşadığımız bir sırada özellikle Türkiye'de, Türkiyeliler'in önünde kocaman bir kapının açılmasını sağlıyor.

Bu kapının ardında gerçekler var. Bizim gerçeklerimiz. Ve de tüm dünyanın gerçekleri.

Elbette ki, kendimizi dünyadan soyutlayacak halimiz yok. Hem de bilgi çağını yaşarken... Hem de ‘‘internet’’ denilen muhteşem bir bilgi ağının tüm dünyayı sardığı bir sırada. Ve de Dünya da bunun farkında. İstese de, istemese de bizi görmezden gelemeyeceğini biliyor. Türkiyesiz olamayacağını biliyor. Ve de biz de biliyoruz. Dünya olmadan biz de olamayız. Ama bütün bunları 17 Ağustos 1999 günü yaşadığımız güçlü sarsıntı sayesinde öğrendik.

Dünya'nın ve özellikle Türkiye'nin tarihinde bugünün yani 17 Ağustos gününün önemi açıkça anlaşılmalı ve kavranmalı.

Bütün bu yaşanılanlardan sonra Türkiye uyanıyor. Bunu anlamak ve de buna uygun davranmak gerektiğinin farkına varılmalı.

‘‘Adam sende! Bana bir şey olmaz’’ zihniyetinden uzaklaşmamıza neden olan bu büyük sarsıntıyla birlikte ‘‘insan’’ olmayı öğreten 17 Ağustos 1999 tarihinin öncesi ve sonrası sorgulanmalı.

İşte, bütün bunları sorgulamak için düzenlediğim bu davete Türkiye'nin kaderini ellerinde bulunduranlar davetli. Umarım Türkiye için böylesine önemli bir davetten daha önemli bir davetleri yoktur. Umarım bu geceyi ve de hepimizi şereflendirirler. Ve de Türkiye'nin uyanışına, uyandıklarını göstererek katılırlar.

Hayatın içinde yaşayan, bütün duyu organlarını, aklını ve de ruhunu yaşamın içine katmış biri olarak şimdi, bugün böyle bir organizasyonun yapılması gerektiğini taa yüreğimde hissettim. Benim de mutlaka bir katkım olmalı, diye düşündüm. Hem de yapılabilecek, benim yapabileceğimin en fevkinde olanı yapmam gerektiğini anladım. Üstelik ‘‘çorbada tuzu olmak’’tan daha fazla bir şey olmalıydı.

Türkiye'nin kaderini elinde bulunduranları biraraya getirip Türkiyeliler için ‘‘var’’ olduklarını söylemek için, ‘‘moral ve umuttan’’ daha fazlasını dile getirmek için, ‘‘Türkiye'nin doğumu’’ sayılabilecek böyle bir geceyi düzenledim.

Bin yılın son günlerini yaşarken, eski Türkiye'yi ve eskimiş değerleri, maddeye tapınan yozlaşmış gerçekleri geride bırakacağımız çok özel bir gece bu... Yepyeni bir Türkiye için, 2000'li yıllarda olabilecek muhtemel yapılanma için, biraraya gelinmesi şart olan bir davet bu. Türkiye'nin kaderini ellerinde bulunduranları bu çok özel gecede görmek istiyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları