SALI gününden beri “Avrupa Kentsel Şartı-2”de alınan kararları karşılaştırmalı olarak aktarmaya çalıştım.Son olarak Strazburg zirvesinin “yerel/kentsel kimlik, hafıza mekanları ve kentsel mimari” olarak özetleyebileceğim kararlarına değineceğim.
“Yeni Kentlilik Manifestosu”, bu konuda şu mesajı veriyor: “Bizler aynı zamanda yerel alanlarımızın kimliklerini de destekliyoruz. Yerel kültürlerimizi ve yerel belleklerimizi giderek küreselleşen bir dünyada kilit değerler olarak teşvik etmek ve duyurmak istiyoruz.” Bunun yolu da şöyle özetleniyor: “Kentlerimizde, sanatsal yaratıcılığa ve yüksek standartlı kültür hizmetlerine destek sağlama yolundaki çabalarımızı sürdüreceğiz. Kentlerimizi bilgi, kültür ve sanat yuvaları haline getirmek amacımızın, onların mimari güzelliklerini dikkate almadığımız takdirde saygınlıktan yoksun kalacağının farkındayız. Oysa kentsel peyzajlarımızın çoğu zaman mimari kalite endişesi duyulmadan gelişmektedir. Kentlerimizi ruhsuz ve yaratıcılıktan uzak bir ticari kentsel planlamaya terk ettik. Bu nedenle, karar vericilerde ve kentlilerde canlı bir mimari kültürün gelişmesini teşvik etmek istiyoruz. Kentlerimizle ve onların kültürü ile olduğu kadar mimarileri ile de gurur duymak arzusundayız. Kentler ve kasabalar kendi bireyselliklerini muhafaza ederken, kolektif olarak da hümanist değerlerin, bireysel özgürlüklerin, ekonomik zenginliğin, sosyal dayanışmanın ve yerküreye ve canlı kültüre gösterilen ilginin yamasız bir bütün oluşturduğu bir Avrupa kentsel planını içselleştirebilecektir.” * * * Ankara gibi “hafıza mekanları”nın, “kent kimliği”nin sistematik olarak yok edildiği “yamalı” koşullarda, bu kararların hayata geçmesi elbette çok zor. Ve Ankara, artık yapılacak değil yıkılacak bir çok şeyin de; “demir kafes”ti “Gökkuşağı”ydı bir çok yapının da, alt-üst geçidin, kavşağın vb.’nin de tartışıldığı bir kent. Ama bunun farkında olmak bile çok önemli. Çünkü farkındalık, değişimin yarısıdır.