Paylaş
Bizim gibi ülkelerde bilhassa öyledir.
Yıllarca çalıştığınız işyerinden o dudaktan dökülen iki kelimeyle kovulabilir, hakkınızda verilen bir kararla ameliyat masasında kalabilir, tek kelimelik “Dur” ihtarına uymadığınız için vurulabilir, hatta askeri hakimin hükmüyle 25 yıl yiyebilir, vatanınızdan /vatandaşlığınızdan olabilir, asılabilirsiniz.
Bazen koca bir şehrin kaderinin de birilerinin iki dudağı arasında olduğunu fark edersiniz.
Birileri bir şehrin kalbi, kimliği, tarihi, geleceği ile ilgili karar alır, kentliye de alınan o kararın sonuçlarına katlanmak düşer.
* * *
Bu en tepe örnekleriyle İstanbul’da da oldu-oluyor, Ankara’da da...
Taksim’de Topçu Kışlası mesela.
Birileri yıkmış geçmişte, bir başkaları da kalkıp taklidini inşa edecek...
Yıkılması ayrı abukluk, yeniden yapılması ayrı...
İstanbullu orada adı-sanı ne olursa olsun, yeni bir yapı(laşma) istiyor mu soran yok.
O Kışla ne getirir, ne götürür kentliyle, uzmanıyla birlikte tartışan da...
Yık gitsin, yap gitsin.
* * *
Ankara dersen, zaten boz/yap ve yap/boz alanı...
Tandoğan’da meydanı “bozar” metro istasyonu yaparsın, Eskişehir Yolu’na demir dev kafes yapar, olmadı onu söker, bozarsın.
Son örneği de, Dışkapı’daki tarihi Ankara Su Süzgeci (Filtre İstasyonu) binası.
Alman mimarların farklı bir mimariyle tasarladığı, 77 yıl önce 1936’da hizmete giren bina, tam anlamıyla paldır-küldür yıkıldı.
Yerine üniversite tesisi, uygulama hastanesi yapılacak.
* * *
Mimarlar, tepkilerini geçen pazar günü bir “Başsağlığı” ilanı ile duyurdu Ankaralıya.
“Dönemin modern mimari özelliklerini taşıyan, kimlikli bir endüstri yapısı/mirası”ydı o bina...
“Goethe-Institut”un, “Bir başkentin oluşumunda Avustralyalı, Alman ve İsviçreli mimarların Ankara’daki izleri” arasında yer alıyordu. Yok olan, tarihi Havagazı Fabrikası ile birlikte...
Ve geriye o ilandan bir cümle kaldı:
“Bir üniversitenin tesisleri için bulunmaz bir fırsattı, moloz oldu...”
Mimarlar bu ilanla, “Kaybedilenin -sadece- bir yapı değil ortak geçmişimiz ve hafızamız olduğunu” göstermeyi istedi.
* * *
Meydanın bozulup, durak, bir tür “otopark” yapıldığı örnek de günlerdir sayfalarımızda...
Ankara Hürriyet’in dört dörtlük habercileri Oğuz Demir, Ender Baykuş, Met Gökhan Koç hafta başından beri, yeni bir dosyayı, Güvenpark’ın hal-i pür melalini her yönüyle kentliye taşıyor.
Tarihi, koca park bugün, dolmuşu, otobüsüyle “otopark” olmuş...
Ortasında da, Öğün, Çalış, Güven yazıyor.
Şaka gibi...
Paylaş