Uzlaşma ve demokrasi

İKİ gündür, Başkan Melih Gökçek’in “Büyükşehir’in ilçe belediyeleri ile uyum içinde çalışabilmesi için, ilçe belediye başkanlarının büyükşehir belediye başkanları tarafından atanması gerekiyor” arzusuna değindim.

Haberin Devamı

Yeri geldikçe, 2008 Mayıs’ında “kentsel manifesto”ya imza atan Avrupa’nın seçilmiş yerel yöneticilerinin aldığı kararlardan da örnek vererek...

 

Bugün de, Gökçek’in önerisini dayandırdığı tek gerekçeyi, yani “uyum” meselesini irdelemeye çalışacağım.

 

“Uyum” ve “demokrasi” arasında bir denklem bu aslında...

 

Ancak Başkan Gökçek’in, “Aynı siyasi partilerin büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarının bile uzlaşamadığı konular oluyor” yakınmasıyla, denkleme “uzlaşma” da ekleniyor.

 

* * *

Haberin Devamı

 

Yine, “Avrupa Kentsel Şartı: 2” kararları geliyor gündeme.

 

“Manifesto”ya imza koyanlar, “demokratik etiğe dayalı aktif bir dayanışma politikasını” savunuyor.

 

Ve “farklılıkları”, “karşılıklı saygı çerçevesinde özgürce ilişki kurulan ve kendilerini ifade edebilen alanlar” olarak görüyorlar.

 

Bu vurgu da, iki gündür değindiğim manifestonun bütünü de “ilçe belediye başkanlarını atama önerisi”ni, geçen yüzyılın dökümanları arasına yolluyor.

 

Demokratik yerel yönetimler, farklı siyasi partilerin/görüşlerin, atama yoluyla yönetimden uzaklaştırılmasını değil, tam tersine uyumu/dayanışmayı, demokratik etiği, yönetime aktif katılımı hükme bağlıyor.

 

* * *

 

Uzlaşma kavramına gelince...

 

Türkiye’nin siyasi literatüründe her dönemde alerjik reaksiyon yaratan, “mağlubiyet” gibi görülen, çoğu kez “teslimiyet” olarak anlaşılan bir kelime bu.

 

Haberin Devamı

Yakın dönemde, makro politik tartışmaların ana başlıklarından biri olmasının nedeni de buydu zaten.

 

Konumuza, uzlaşmazlık nedeniyle ilçe belediye başkanlarının seçilmesi değil, atanması önerisine dönersek...

 

Öncelikle “uzlaşma” için iki tarafın gerektiğini hatırlatmak şart.

 

“Uyum”a, birlikte çalışmaya, bazı ilkeler üzerinde anlaşmaya, hatta diyaloğa -en azından- meyilli iki taraf...

 

Ancak Ankara’nın 16 yıllık yerel yönetim geleneğine (evet artık bir “gelenek”) baktığımızda, mevzu baştan tıkanıyor.

 

Çünkü Başkan Gökçek, somut örnekleri bu köşeye sığmayacak “uzlaşmazlık biyografisi” ile hiçbir zeminde diyaloğa yanaşmıyor.

 

Ve diğer “taraf”ı da zaten, “seçilmiş” başkanlar gibi değil, mahiyetindeki atanmış personel gibi görmeyi arzuladığını gizlemiyor.

Haberin Devamı

 

Yani son önerisi, “malumun ilamı”...

  

Yazarın Tüm Yazıları