Paylaş
Mayıs sonunda, ilk yazda “Ölen her canlının son sesi /Bir yaşam dolusu sesten /Daha çok akılda kalıyor” diyen Edip Cansever, ayrıldı dünyadan.
Haziran’da Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Cahit Külebi, Orhan Kemal...
Temmuz’da Ece Ayhan, Bilge Karasu ve ikisiyle de gönülden dost Reha Mağden... (Metin Altıok, Behçet Aysan, Asım Bezirci, Uğur Kaynar, Hasret Gültekin gibi yazanlar, Asaf Koçak gibi çizenler, Muhlis Akarsu, Nesimi Çimen gibi yazıp söyleyenler de var ama onlar ölmedi, Temmuz’da Madımak’ta öldürüldüler)
* * *
Ağustos’ta Can Yücel ve 29 yıl önce bugün Turgut Uyar...
Çoğunun gidişi usulca, o vakitler... Gazetelerinin 1. sayfasına, tırnak kadar haber ol(a)mamışlar.
Oysa “Bir şairin gözleri kapanınca, dünyada görülecek şeyler azalır”, diyor Oruç Arıoba...
Çünkü Cansever’in sardunyaları bir başka, rakı içerlerken içlerine düşen “yerçekimli” karanfilleri başka...
Uyar’ın “geyikli geceleri”, her şeylere yeten bir dal kırmızı gülü, bambaşka...
* * *
Cansever ve Uyar bir akşam oturmuşlar iki tek votka içmişler erkek erkeğe; bu kez Tomris Uyar’sız.
Hiç konuşmamışlar nedense:
“O kadar kısa ki bir akşam...”
Sonra Turgut Uyar kalkmış önce, Cansever kalmış masada.
Tek başına...
Kapamış gözlerini bir süre, sonra seslenmiş, hayallerinin ayarı bozulmadan:
“Garson! Bize iki tek votka daha...”
* * *
Uyar’ın hayatında Ankara’nın, doğduğu kent olmaktan öte bir yeri var.
Personel subaylığı, ardından Kağıt Fabrikası ve kırkında İstanbul...
Ama o da özlemiş bazen Ankara’yı; İstanbul’a giden herkes gibi “bazen”...
“Ankara’dan gelir geçer trenim,
Bir gün olur elbet ben de binerim.”
Babası harita binbaşıymış...
Ankara’nın latin alfabesi ile ilk sokak levhalarını, geceler boyu çalışarak ilk o yazmış...
Hey gidi...
Değil o tabelalar, Ankara’da sokak isimleri bile değişti, gitti...
* * *
Biz de kente kapandık kaldık...
Uyar’ın dizelerindeki gibi:
“Kente kapandık kaldık tutanaklarla belli
yüzlerimiz temmuzdan ötürü sallanır ve uzar
biliyor musun güçlü dağları görmenin zamanıdır
bir bağırsan çok iyi biliyorum
kent tepinir belki bütün kuşlar uçar.”
* * *
Gerisi Can Baba’dan gelsin:
“Ben Turgut’la okuşup koklaştığımda
Yaşamanın umman soluğunu soluduğumda
Denize açılır olurdum hep...
Fethe çıkarcasına “Dünyanın En Güzel Arabistanı”nı
Şiirimizin o en kızıl saçlı levendiyle...”
Paylaş