Unutmamalı

ÖNCEKİ yazımda bir dede-torun hikayesi anlatmıştım.

Haberin Devamı

Lunapark’a gitmek isteyen, ama dedesinin ısrarıyla Hayvanat Bahçesi’ne giden çocuğun hikayesini...

Hikayeyi, önce çocuğun gözünden anlattım.

Çünkü biz ebeveynlerin destanları, best sellerları, tüm hikayeleri bir dönem çocuklarımızdan geçer.

* * *

“Benimki üç yaşında okumayı söktü şekerim” der birimiz.

Art niyetsiz bir merakla sorarsın:

“Kaç yaşında konuşmuştu?”

Az kızarır, çocuğun annesi:

“Onu da öğrenecek inşallah...”

* * *

Tüm çocuklarımız şayan-ı hayrettir bir dönem.

Onların -emekleyen- hikayelerini anlatırız uzun uzun.

Ne yemiş-ne yememiş, ne demiş-ne dememiş, hepsi başlı başına mevzusudur sohbetimizin.

Yarım yarım konuşsa başka bir hikayedir, tamı tamına “büyümüş de küçülmüş” lafazanlıkları zaten efsane...

Kendimizden başka herkesi sıkabileceğini fark etmeden yahut görmezden gelerek, anlatırız.

Evi yaksa fazla zekadan...

Haberin Devamı

Televizyonu parçalasa mazereti hazır; “Mucit olacak, amcası”.

* * *

Belki normal olmasa da anlaşılırdır; doğduğunda hayatımızın odağına yerleşen bir “can”a bağladığımız hikayelerimiz.

Ve belki, çocuklarla, yarım kalmış ya da hiç başlamamış hikayelerimizi, gerçekleşmeyen hayallerimizi temize çekeriz.

Çünkü onlar tazedir bir süre, beyaz sayfadır... Yazarız.

Onlarda, hiç bir testte ortaya çıkmayan genlerimizi ararız.

* * *

Bize çocuk olmanın nemenem bir şey olduğunu yaşatan, dedeler, “ananeler/babaneler” ise artık hatıradır.

Her geçen yılla, eksilen hafızadır.

Ve yük gibi gelir bazen; o destanlar yazdığımız çocuklarımıza benzer şeyler yaptıklarında...

“İyice çocuklaştı...” deriz, onlardan yakınırken.

Bazen en çocuksu öfkeyi, çocukluktan beri en çok sevdiğimize duyarız.

* * *

Dede-torun ilişkisi muammadır.

Torun, ahir ömründeki tek yeni, tek eğlenceli meşgale olarak katılır yaşamına.

Biri -yavaştan- sonunu düşünürken hayatın, biri yeni başlar hayata...

Bir çok örnekte birlikte gezerler emekliliğin yeni menzillerinde... Yoldaştırlar.

Ve yaşıttırlar, kimi zaman.

Torunlarında öğrenir bazı dedeler, “baba” olmayı...

Evlat stajdır o genç “babalık”ta, torun ise bazen yüksek lisanstır.

* * *

Haberin Devamı

“Anane, babane” dersen, en güvenilir çocuk bakım merkezidir, çoğu hanede...

Tam ununu elemiş, eleğini asmışken “mesai” yeniden başlar.

Konfüçyüs’ten mülhem, “Çocukken babasına, gençliğinde kocası ve bazen ihtiyar babasına, yaşlılığında ise torununa bakar” bazen tüm ömürler.

“Anane/babane mönüleri” de ayrı hikayedir, takdir edene.

Artık ev tarhanası mı dersin, en özel sebzelerden çorbalar mı, “anane köftesi-erişteleri” mi...

Her çocukta bir “anane/babane” izi, “ben”i vardır.

Vardır da... Geç hatırlanır.

* * *

Dedelerin, “anane/babane”lerin hikayesi hep geçmişte, siste kalır.

Çünkü gün gelir, hikayeler de yaşlanır.

 

Yazarın Tüm Yazıları