Paylaş
Türkçe’de yetersiz kalan karşılıklarının da etkisiyle, sık sık vahim karışıklıklar da yaşanıyor.
Maalesef, asgari “dil bilgisi”nin elzem olduğu mesleklerde de görülüyor bu durum.
Bunlardan birisi de, dün başka pencereden değindiğim “arzu” kelimesi...
* * *
Misal... Bazı gazetecilerin de “arzu”yu unuttuğunu, ya da yanlış anladığını düşünüyorum.
Örneği çok ama birisini vereyim. Mardin’de 13 yaşında 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç. ile ilgili -yüz kızartıcı- davada, kız çocuğuna ilişkin “Rızasıyla birlikte oldu” kararı çıkmıştı mesela.
Ama o çocuğun, “rıza” nüansını es geçip “kendi arzusuyla ilişkiye girdiği”ni yazan gazete(ci)ler, Üzmez değil üzdü beni mesela.
O 26 kişilik “toplu” dava, karar filan zaten yüz kızartıyor da, razı olmak (kimbilir hangi etkenlerle kabullenmek) başka şey, arzulamak başka...
O çocuk, “kendi rızası” ile hareket edebilecek ehliyette, donanımda olsa “reşit” derler zaten.
Olmadı, arzulamış ha!
* * *
Belki, TDK’nın da, “hukuk”un da yeterince tanımlayamayacağı bir kelime bu.
“Erkeğin evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde evliliği kendi arzusu ile sona erdirilmesi halinde...” diyor mesela hukuk.
Oysa rıza demeliydi sanki...
“Rıza” yerine “arzu” denince, benim aklıma evliliği sonlandıran arzulu bir cürmümeşhut geliyor.
Fesatlık bende diyeceğim ama, -Can Yücel'den mülhem- bu memlekette arzuya arzu derler hakim bey.
Mesela Yeşilçam erotizminin (eğer varsa öyle bir şey) yıldızı Arzu Okay, arzuların sınır tanımayan “yaratıcı”lığıyla anında Arzu Okey olarak tercüme edilmişti vakti zamanında.
Neyse, yazımın son satırlarına uzanırken yine “Türkçe” meselesine döneyim.
Bir de “Türk Dili Konuşan Ülkeler” hadisemiz var; her yıl zirvesi, konseyi, akıbeti -paralel gelişmeler nedeniyle- bilinmeyen Türkçe Olimpiyatları’yla...
Ezelden beridir, “ecnebi”lerin bile bir kaç Türkçe kelime gevelemesine bayılırız zaten.
Hani o meşhur, “Törkiş raki, şişh kabap çok guzel, yine gelecek ben...” meselesi.
* * *
Bir dili kullanmak, deryasınca kullanabilmek deyince aklıma hemen Ahmet Hamdi Tanpınar gelir.
“Ölmek istemiyorum” demiş, “Kullanamadığım o kadar kelime varken...”
Dil bilimciler, -beş aşağı/beş yukarı değişse de- bizim kendi dilimizi ortalama 150-200 kelime kullanarak konuştuğumuzdan yakınır hep.
Sonra da dili ayıklama, çitle çevirme, arındırma çabaları... (Aynı günlük dağarcık, Batı’da 700 kelimenin üzerindeymiş)
Merakım, Türk dili konuşan ülkelerin Türkçe’yi kaç kelimeyle konuştuğu...
Bakmışsın, bizden fazla çıkmış.
O zaman olimpiyatların, zirvelerin filan yeri değişmeli seneye...
Paylaş