Paylaş
Bir okurumuz görüşünü şöyle özetliyor:
“Başkent Ankara’mızın çok daha önemli sorunları varken böylesine lüks sayılacak bir projeyi destekler nitelikte yorum yapmak bilmem gerçekçi mi? Bildiğiniz gibi ekonomi biliminin klasik tarifi şöyledir: İhtiyaçlar sonsuz ama kaynaklar kısıtlıdır. Ekonomi, sonsuz olan bu ihtiyaçları kısıtlı kaynaklarla, bunların önem sırasına göre en uygun şekilde karşılama sanatıdır. Sadece ulaşım alanında Ankara’nın çok önemli ve acil sorunu, toplu taşımacılık olup, gelişmiş batı ülkeleri bu sorunu yüzyılı aşkın süre önce çözmüşlerdir.
Ankara’nın çok geç kalmış olan metro sorunu çözümlenmeden teleferik projesi üzerinde durmak, daha az önemli ve lüks sayılabilecek bir ihtiyacı (teleferik), çok daha önemli ve acil olan ihtiyaca (metro) tercih etmek demektir.
Teleferik projesi,Ankara’da demir kafes-Gökkuşağı, Gölbaşı yolundaki villalar, alt ve üst geçitler karmaşası gibi sonu parlak olmayan projelerin akıbetine uğramaya mahkumdur. Sayın Melih Gökçek, Ankara’nın metro sorunu çözümlenmeden bu teleferik projesini başlatmaya kararlı ise bari Ankaralıların oyuna (referanduma) başvursun.”
Okurumuzun uyarıları, özellikle “yatırımda öncelik” ve “kaynak yönetimi” açısından gerçekçi ve önemli.
* * *
Bir başka okurumuz ise konuya “olabilirlik” ile ilgili farklı ve pratik bir açıdan yaklaşıyor. Teleferik için öngörülen Kızılay-Oran hattında TBMM, Genelkurmay, Kuvvet komutanlıkları ve bir dizi diplomatik misyonun bulunduğunu bunları gören, bu binaların yakınına uzanan bir teleferiğin mümkün olamayacağını esprili bir dille savunuyor:
“Düşünün elimdeki pizza sepetten kaza ile bir biçimde, bahçede güneşlenen ABD büyükelçisinin kucağına düşüverse ne rezalet çıkar?”
Aynı okurumuz konuyu mutlaka şehircilik uzmanlarının değerlendirmesi gerektiğini vurguluyor. Ki, bu uyarılar da önemli.
Yıllardır “oldu-bitti” projelerin, tek başına alınan kararların, öneri ve eleştiriye kapalı bir yönetimin bedelini ödeyen Başkent’in ana ihtiyacı da bu zaten.
Öneriye, uzman bilgisine, kentliye kulak verebilmek.
Paylaş