Paylaş
Hevesli bir muhabir ya da röportaj ustası sorar bir lidere, başkana, bir politikacıya:
“Hiç aşık oldunuz mu?”
Kimi “Bizimkisi vatan/millet aşkı" der, gerine gerine...
Yahut, Yunus Emre’nin “Yaratılanı severiz, yaradandan ötürü” vecizesiyle savuşturur meseleyi.
Daha içgüveysinden hallice yanıt ise, “Kırk yıldır aynı yastığa, aynı davaya baş koyduğumuz helalime aşığım” faslından gelir.
Sonuçta “siyaset aşkı”dır...
* * *
Fakat bir de politikacıların aşk-meşk mevzularının, “yasak aşk” denilen hallerinin ortalığa döküldüğü durumlar, hatta komplolar vardır ki...
İşte o an bu mevzuya uzak-mesafeli duran parti organları, hep birlikte ayağa kalkar.
Ve parmaklarıyla gösterirler:
“Ya istifa, ya indifa...”
* * *
Bazen aşkı meydan(lar)a çıkarmayı deneyen de olur.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu mesela...
Geçen yıl Sevgililer Günü’nde, “Sevgili gençler Nazım Piraye’ye şöyle yazmış” diyerek internet sitesinde bir video-mesaj yayınlar.
Lakin şiirdeki, “yaprakları dalları, yeşilleri alları” birbirine karıştırır.
Üstüne üstlük kameraya okuduğu tek dizeyle ikinci çamı da devirir:
Zira o şiir Piraye’ye değil, doğum gününde Münevver’e yazılmıştır...
* * *
ÖDP’nin 18 yıl önce “Aşkın ve Devrimin Partisi” sloganıyla meydanlara tiril tiril çıkışını da unutmamak gerek elbet.
Oy alamasa da, aşkın ve devrimin şiirini seven eski tüfeklerin gönlüne “Oyyy” diye yerleşmiştir o aralar.
Aşk ve şiir sevgilidir hep zaten de...
Aşk ve politika pek yanyana gelmez.
En azından ortalıkta...
Aşk, “sevgili” meselesine teşne bir siyaset yapmayı en azından hafiflik görür çoğu politikacı.
Kiminin ise “memnu”ları arasındadır aşk. (Ve ironiye bakın ki, Aşk-ı Memnu dizisini bile yasaklarlar)
Ve hemen hangi partiden olursa olsun, “ahlak polisi”nin en sık uğradığı, bastığı yerdir aşk.
Çünkü aşkın imarı, onların arazisinden farklı geçer.
Hele Sevgililer Günü...
Aziz Valentinli 14 Şubat kabustur kimine.
* * *
Misal Suudi Arabistan.
“İyiliği Teşvik ve Kötülükten Men Komitesi” Sevgililer Günü’nde alarmdadır.
Altı yıl önce rabıtası, zabıtasıyla Başkent Riyad’daki çiçekçilere, hediye eşyası satan dükkan sahiplerine, sevginin sembolü olarak görülen kırmızı renkli eşyaları vitrinlerden indirmelerini emreder.
Sevgililerin birbirine kırmızı gül alması da yasaktır.
Eh “sevgililik” yasaktır oralarda esasen, gülü kusur kalmıştır.
* * *
Ortadoğu ve Asya da karışır her yıl.
Gazetelerden, ekranlardan izlemiştik.
Aşırı dinciler “Hıristiyan geleneği” olarak gördükleri Sevgililer Günü’nde Delhi’de dükkanların camlarını kırıp, o günü anımsatan her şeyi parçalamıştı.
Bombay’da çok sayıda polis, “Sevgililer Günü karşıtı” eylemleri önlemek için mesai yapmıştı fazladan.
İran’da hediyelik eşya satan dükkanlar kapatılmış... Aşırıları elde sopa sokağa dökülmüştü Pakistan'da...
* * *
Oysa bizim kuşakta ne Aziz Valentin uğrardı mahalleye, ne Hafız Veliiddin.
Deliye her gün sevgililer günüydü.
Eh aşkı da geçici (bazen de kalıcı) bir delilik, "normal insanlarda anormal bir durum" olarak tanımlayanlar çoktu zaten.
Yarın güllerin içinden gireceğim, bu bereketli mevzuya...
Paylaş