Paylaş
"Gritik" türetmem, gri-resmi bir şehir olmakla eleştirilmemiz açısından da... Angaralı vurgularımız babından da, çok eğreti gelmiyor bana.
Her dem kritik kurumlarımız da cabası...
Neyse... Ayakkabı, bu şehirde herşeydir.
* * *
Misal... Darbe olur, "postal" her anlamıyla ve fiziken yerleşir gündeme...
Gırgır Dergisi de, Kenan Evren Köşk’e çıktığında, "Burası postal kokuyor" ironisini, kapak yapar mesela... (Mizahı susturamazsınız)
Jack London’ın Demir Ökçe romanından mülhem, faşizme de az benzetme yapmadık zamanında, ayaktan.
* * *
Kıbrıs meselesi mi var, gazeteciler sorar İsmet İnönü’ye:
"Siz de (yani Kurtuluş Savaşı’ndaki Atatürk gibi), çizmelerinizi çekecek misiniz?"
Seçkinci yönetim tartışması açılır, buyrun "çarıklılar"ı küçümsemekten gidelim.
"Karşıt kamp"a eleştiri mi gerek, hazır; "Takunyalılar"...
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle de zaten, bir "tıpış tıpış" hevesi yerleşti ki gündeme... (Ki, ben sevmem, insanın yürüyüşüne bile alay olsun diye ad takmayı)
O da, ayaktan.
* * *
Tansu Çiller kürsüde başbakan olarak konuşurken, ayakkabısını çıkarması foto-haber olmuştu, basında.
Mesut Yılmaz’ın ayakkabıları için, "Boyunu 5 cm uzatan destek var" rivayetleri, kulislerde az dolaşmadı...
Yetmedi... Kunduracılar her dönem siyasilerin "ayak envanteri"ni çıkardılar da...
Oradan öğrendik Ecevit’in klasik lord kalıbı sevdiğini, Denktaş’ın parmağındaki nasırı, Evren’in ayağının 40, Baykal’ın 44.5 numara olduğunu.
Sonunda geldik, CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın "ayakkabılı eylem" hadisesine...
Eylemin öznesi, ABD Başkanı George W. Bush’a fırlatıldıktan sonra espri miadını 6 yılda dolduran o –isabetsiz- ayakkabı olursa, tartışma elbet farklı cereyan eder…
Tabiri caizse, münazara ayağa –kadar- iner.
"Bakla"lar, bir bir çıkar ağızdan...
* * *
"Karşı takım" alır sazı eline; "ucuzcu", "botoksçu" gibi düzeyi iyice kaymış buluşlarla, seviye ayarını daha da ayağa indirir.
Sıra, "pabuç kadar dil" deyimine gelir.
* * *
Hal böyle olunca da...
Nazlıaka’nın, siyasal magazinin güzide örneği haline gelen bu münazaraya (münakaşa diyemiyorum), "Olayı magazinel boyuta taşımayalım" türünden ayar yapmaya çalışması, nafiledir. Haklı da değildir.
Ötesi, ayakkabının çekeceğini, "Şeytan diyor ki, çıkart şu ayakkabıyı fırlat, ama ayakkabıya yazık" söylemiyle, kendisi ikram etmiştir.
* * *
TBMM Genel Kurulu’nda ayakkabının ucuz mu, pahalı mı olduğu tartışması –çift taraflı- yaşanıyorsa, bu magazinin dibidir.
Siyasette "pabuç pahalıdır"... Tamam.
Gazeteciye de o ayakkabının hangi model, hangi stil, hangi ülkenin malı, fiyatı gibi ayrıntıları araştırmak-yazmak düşer.
Şu, "Dost başa, düşman ayağa bakar" sözünü de kaldıralım artık tedavülden.
Gözünün içine baka baka seyrediyor, kökü kuruyası "düşmanlık"...
Her türden "ayak", bahane...
Paylaş