"Siyaset Okulu"nun müdürü olsaydım...

Ben münazaradan haz etmem.

Haberin Devamı

Çünkü münazara, münakaşa gibi bereketli bir fikir tartışmasının değil, “iki karşıt takım”dan birinin “şampiyonluğu” üzerine kuruludur.
Ve şampiyonluk, galibiyet hırsı, “anlaşma-uzlaşma” denen o zemini çiğneyerek hedefine koşar.

* * *

Münazara illa bir zıtlık gerektirir.
İki karşıt takım birbirine zıt iki başlık seçer.
Ardından da cansiperane bir savunmanın yanısıra, “karşı takım”a yapılan ataklar masaya gelir.
Kelime oyunları-cambazlıkları, demagoji, polemik, el-kol hareketleri, mimikler (hatta küçümseme, ironi), retorik, “kurnazlık” münazaranın alanına kolayca (doğası gereği) sızabilir.
O zaman niza da en azından bir duygu olarak kaçınılmazdır.
İki zıt fikrin bir tür “fikir oyunu” adına seçildikten sonra çoğu kez “körü körüne” savunulması, siyah ve beyazın buluşabileceği gri alana izin vermez.
“Çocuğun eğitiminde aile mi önemlidir, okul mu?” dersiniz mesela... İkisinin iç içe geçtiği, gerekli işbirliği, etkileşim alanlarını görmezden gelirsiniz.
Çünkü “berabere kalmak” hem istisnai, hem de iki tarafı da mutsuz eden bir durumdur sonuçta.
Amaç karşı tarafı savunduğun tezinden taviz vermeden, kelimelerinle eze eze -seyirci ve jüri önünde- yenmektir.

*
* *

Münazara, o nedenle “uzlaşma”nın kıyılarında dolaşmaz.
Hele ki, insanı-toplumu barışa götürecek basamakları döşeyen “uzlaşma kültürü”nden uzak bir ülkede yaşıyorsanız...
Ötesi, “uzlaşmacı” nitelemesi, epeydir çamurlu zeminde seyreden siyasi müsabakalarımızda “kusurlu hareketler”in başında gelir.
Hakaretle eşdeğerdir ve küçümsenir.

* * *

Uzun zamandır ekranlarda -naklen- cereyan eden “münazara”lara bakalım.
Uzlaşmazlığın, tahammülsüzlüğün, örtülü-örtüsüz hakaretin, iftiranın, çarpıtmanın, süregen öfkenin, küçümsemenin,  “senli-benli” aşağılamanın, tehdidin sınırı yok.
Herkesin birbirine omuz attığı, karşılaştığında önüne tükürdüğü, yahut ardından söylendiği, müdürün-hocanın-hademenin azar yağmuruyla sırılsıklam bir leyli mektepteyiz sanki.
Sabah-akşam aynı...

* * *

Böyle münazaraların yaşandığı “Siyaset Okulu”nun müdürü olsaydım...
O tür kurumsal mekanizmalardan nefret etsem de, bu münazara ekibini cümbür-cemaat “disiplin”e gönderirdim.
Okuldan atmak için değil, ama uyarı-kınama anlamında “tekdir” cezası, ya da 1 gün uzaklaştırma.

Yazarın Tüm Yazıları