Paylaş
Hemen her durumda da masaya bi gelir-gider.
Ve duruma okkasını “uzlaşma”dan çok, o eski, ağız dolusu haliyle “mutabakat” kelimesi kazandırır.
* * *
Türkiye’de “siyaset imkanı”, birilerine göre ne zaman tıkansa (ki sık tıkandığı bir tarihten geliyoruz), ortaya değişik adlarla bir “Milli Mutabakat Hükümeti” önerisi atılır mesela.
Hatta Balyoz iddianamesinden mülhem; önce darbe yapılsındır, ardından da Milli Mutabakat Hükümeti ilan edilsindir.
Sonrası, ya hey...
* * *
“Kandırıkçı”, “zaman kazandırıcı” bir yanı da vardır bizim siyaset arenasında…
Başbakan Süleyman Demirel, 12 Mart darbesine giden yolda “Silahlı Kuvvetler ile mutabakat halindeyiz” der.
Ancak 12 Mart muhtırasından iki saat önce MİT Müsteşarı Fuat Doğu, Demirel’e bir başka “mutabakat”ı dikte eder:
“Kabinenizin Türkiye’yi bugünkü buhranlı hale soktuğu kanaati umumi halkta olduğu gibi, Silahlı Kuvvetler’de de hakim. Komutanlardan akseden bilgilere göre, çekilmeniz üzerinde genel bir mutabakat var”.
Uzlaşma “derin” zamanların gizli gündemi olarak makas da değiştirir bazen.
Birileri yapar, diğerleri sessizce kabullenir.
Ve ortaya hiç de yabancısı olmadığımız, güç kullanma tehdidine dayalı derin devlet uzlaşısı çıkar.
* * *
Teslimiyete dönüşen uzlaşmanın dayanılmaz cazibesi, daha yerel görünen cinliklere de kapı aralar bazen.
Başkan Melih Gökçek’in 4 yıl önce önerdiği “Büyükşehir’in ilçe belediyeleri ile uyum (uzlaşma) içinde çalışabilmesi için, ilçe belediye başkanlarının büyükşehir belediye başkanları tarafından atanması gerekiyor” temennisi mesela...
* * *
Son yıllarda örneği sık görülen bir “mazeret”e de dönüşebilir.
Önkoşullu bir “uzlaşma çağrısı” yapılır önce.
Ardından da, çağrıya icabet etmeyen etiketlenir:
“Bakın işte uzlaşmak olanaksız…”
“Hadi gel referanduma gidelim” de olur-olmaz türkü çığırmaya dönüşebilir, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nde…
* * *
Farklı dönemlerdeki siyaset masalının, antipatik 8. cücesidir uzlaşma. Mutabakatın öncesinde, sırasında ve sonrasında “Öfkeli”ye de büyük rol düşer.
Ki çoğu kez, başlamadan biter.
Oysa, tarafların birbirinin mevcudiyetini tanımadığı, karşılıklı kabullenmeden bihaber olduğu ortamda, uzlaşmadan önce atılacak çok adım vardır.
Çünkü uzlaşma, bir “inşa hali”dir.
Basamakları, kritik evreleri vardır ve sağlam bir “seviye”, duruş, insicam gerektirir.
Yarın devam edeceğim.
Paylaş