Paylaş
"Sevgilim Ankara" etkinlikleriyle...
"Neden Sevgililer Günü?" derseniz, şöyle açıklıyor kampanyaya gönül verenler:
"Doğduğumuz, doyduğumuz, büyüdüğümüz, ilk aşkımızı yaşadığımız, evlendiğimiz, anne baba olduğumuz, çocuklarımızı yetiştirdiğimiz, torunlarımızla oynadığımız en sevdiklerimizi kaybettiğimiz bu şehir büyüttü bizi.
Ve biz onu sevdik.
Bir devrimin odak noktası olmasını, isyanını, önderliğini, en kötü günlerde bile teslim olmamışlığını sevdik.
Kaybedecek bir beş yılımız daha yok."
* * *
Ah, sevgilim, güzelim Ankara.
Önce makyajı bozuldu.
Aktı rimelleri, su baskınlarında.
Ve çatladı dudakları, susuzluktan...
Hoyrat temaslarla, elbisesi çıkarıldı sonra.
Dışından içine doğru, karardı.
Değerli taşları-takıları, tükürülen, sürgüne yollanan heykelleri yerini beton imitasyonlara bıraktı.
Vefaya muhtaç, ilgiye muhtaç, özene muhtaç.
Kimbilir hangi karanlıklara yatırıldı; kaç kişi, kaç kez...
Yoz, sığ fantezilere teslim etti kuytularını.
Bedeninde yüzlerce tırnak izi, saçlarında kömür kokusu.
Genç ömründe ihtiyarladı.
* * *
Kimliği/amblemi değişti, değiştirildi.
Antika Hitit broşu rehin alındı.
Gümüş suyuna batırılmış "parti rozeti" takıldı yerine.
Belleği karıştı önce, sonra yüz ifadesi.
Ve dudağının kıyısındaki çizgi, tebessümden değil hüzünden.
Ki gamzesi ondan derin.
Saçına takılan çiçekler hep "melankolya".
Dokunsanız, -hayır dokunmasanız- ağlayacak.
* * *
Nüfusu arttıkça, azaldı "komşuları".
Canlı bakışı, hafifmeşreplik sanıldı.
Ah, Ankara.
Cemal Süreya der ya:
"Hiç bir şeyim yok, akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni..."
Paylaş