Paylaş
Biri kara kaş altına çekmiştir sürmeleri.
Ak göğsünün üstünde dar geliyordur gümüşten düğmeleri.
Birinin beni vardır gerdanında, demişlerdi sanki seher yıldızı.
* * *
Kendi halinde gezer bir delikanlı.
Kaşla göz eğer güzellerden biri.
Sonra uzaklaşır gider.
Der ki Karacaoğlan:
"Severler güzeli darılma /Darıldınsa güzel olmayaydın."
* * *
Dün Nahit Tan ile Salih Turhan'ın kitabından eski Ankara eğlencelerinden söz etmiştim.
Ankara türküleri de daha önce tahmin etmediğim kadar renkli.
Yukarıda aktardığım satırlar, o dönemin türküleriyle ulaştığım bir köy manzarası.
Mesela bağlamada Kıyak Ali, "Akan sular ben olsam /Bulanırsam bulansam /Verseler sevdiğimi /Dilenirsem dilensem" diye giriyor söze.
"Karanfilim ek beni /Sulu yere dik beni /Eğer köküm tutmazsa /Al çapayı sök beni" ile sürdürüyor cümbüşü Kasap Yaşar.
Ve ekliyor Sarı Recep:
"Evlerine vardım semaver kurmuş /İçtiğim çaylara ballar mı katmış /Yarim gelmez diye uzanmış yatmış /Öptüm yanağından uyansın diye..."
Çoban Hüseyin ise "Cebinde çakısı var /Lavanta kokusu var /Açtım baktım yüzüne de /Ne güzel uykusu var" diyerek tamamlıyor sözü-sazı.
* * *
Yaklaşık 70-80 yıl öncesinin türküleri, çoğu insandan daha aydınlık.
Bugün çoğu "Ankaralı", yetkili, hatta kurum, o dönemin fikrinden daha geri.
O eski saz-cümbüş de yasak bazı yerde, o eski söz de...
Paylaş