Paylaş
Akdeniz Akdeniz restorana her gidişimde, aklımda Ece Ayhan'ın bu mısrası.
Kan kırmızı sardunyalarla çevrili bahçeye oturunca hak veriyorum Ayhan'a, bir kez daha.
Bahçe, sadece doğal değil sosyal açıdan da bir vaha.
Aklıma bu kez Edip Cansever'den bir mısra düşüyor:
"Biraz da soğuk almışım, biraz da içki, biraz da bahçe..."
Gözünüzün önünde canlandı o "an", değil mi?
* * *
Sadece cismi değil, ismi de şiir getirir bana Akdeniz Akdeniz'in.
Aynı kelimeyi iki kez tekrarlamanın, yarattığı düşünsel imkanla...
İster, ikinci Akdeniz'in "ille de Akdeniz" vurgusu olduğunu düşünün.
İster, müzikal bir ritmden dem vurun.
İster, denizsiz Ankara'da ikinci Akdeniz'in bir yankı, hoş bir seda olduğunu...
Belki de, "İyiyim iyiyim" gibi bir "Akdeniz Akdeniz..."
* * *
Oturduğum bahçenin şiirle ahbaplığı, bu saydıklarımla bitmiyor.
Temas'ında da var şiir, tema'sında da...
Bahçe, sardunyaya dair dizelerin yer aldığı minik plaketlerle çevrili.
Can Yücel'in, "Akdeniz yaraşıyor sana... /Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak. /O sesinin sardunyalar gibi konuşkan sessizliği..." ise hissiyatınız.
O masaya, o dizenin gölgesine serin kendinizi.
Yok, Cansever gibi, "Beni bir sardunya büyüttü belki de" demindeyseniz, dönün yüzünüzü sardunyaya, yani bakımsız kalsa da solmayan hatıralarınıza...
Ama unutmayın, Reha Mağden'in bahçıvan bilgeliğiyle özetlediği yaman bir dünyadır da sardunya:
"Aydınlık ve günahsız odaların çiçeğidir.
Ama herkes beceremez bir zaman dümdüz bir dal olan gösterişsiz bitkilerin açılmasından zevk almayı"...
* * *
Sonra şiirle meşke geliyor sıra.
Sim, Serkan, Gülçin ve Gerçek'in müziğiyle, Akdenizli, Egeli güftelerle...
Ve Sim'in seslendirdiği
Ölümünün 46. yıldönümünde Nazım'dan mülhem:
Rakı, bahçe, sardunya ve ben, bahtiyarım.
Paylaş