Bob Dylan’ın yarım asırlık şarkısı, Blowin’ in the Wind’indeki gibi.
Esen yelde kalmış, bir çok yanıt.
Kendisinden sonra belki de en çok Joan Baez’e yakışır o şarkı.
Donna Donna ile birlikte, Ankara’da eski A Bar’ın ve yeni yeni öğrenilen "ispanyol" gitarların ’demosu’ olmuştu, yıllarca.
Semboldü Baez.
Öyle ki Ankaralı ’müzikal’ kuşaklar bir dönem -neredeyse-, Baez’in Efes konserine gidebilenler-gitmeyenler olarak ayrılırdı.
Türkiye’ye son gelişinde, ruhunu dinlendirmek istediğini söyledi.
’Doğum’u ve ’ölüm’ü sorguladığını...
Geçenlerde okudum gazeteden.
Baez, 93 yaşındaki annesiyle yaşıyormuş artık.
California’da...
Dylan’ın sevgilisi, müziğin, mücadelenin, doğanın çıplak ayaklı asi kadını, annesinin yanına dönmüş.
Onu kır ve kısa saçlarıyla, dizlerini karnına toplamış, ana rahmine dönüş görüntüsüyle tasarlamaya çalışıyorum.
Ruhunu dinlendiriyor ana yamacında.
Doğumu, ölümü sorguluyor.
* * *
Bir dönem vergi vermeyi reddeden, savaş karşıtı festivallerin, gösterilerin değişmez sesi, protest müziğin kızılderili-roman-meksikalı melezi Baez, yorulmuş.
Ruhu yorulmuş.
Belli ki yaş aldıkça, umudu eksilmiş.
Noksan kalmış, çevresini kuşatan ağır hayata karşı.
Yet(e)memiş.
* * *
O halini görsem, "Sizi anlıyorum" derdim, herhalde.
Ne diyeyim başka?
O ise Edip Cansever’in dizelerine benzer bir duyguyla yanıtlardı belki, onu anladığını sanan kuşağı: