Memleket mazbut velakin youtube...

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Youtube’a erişim yasağı gibi uygulamaların bir an önce bitmesi gerektiğini savunarak, "Ben Türkiye’nin Youtube'u yasaklayan, Google'a erişilemeyen ülke kategorisinde gözükmesini istemem" dedi.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Gül'ün bu sözlerinin ardından Adalet Bakanı Sadullah Ergin, arkadaşımız Oya Armutçu'ya açıkladı:

 

"Adalet ve Ulaştırma Bakanlıkları olarak çalışma yapıyoruz. Yasakçı anlayışın ciddi ciddi sorgulanması gerekiyor..."

 

* * *

 

Yasağın kalkmasını beklerken bir de öğrendik ki, youtube Türkiye Cumhuriyeti'ne savaş açmış.

 

Türkiye'yi "dize getirmeye" çalışıyormuş.

 

Dört bir yanı düşmanlarla çevrili cumhuriyetimizin, sanal alemde de "gavurlar" tarafından kuşatıldığını bir kaç gün önce öğrenmem, sarstı beni tabi. ("Gavur" dedim, çünkü Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın açıklamasına göre internet suçlarının yüzde 98'i dış kaynaklıymış)

Haberin Devamı

 

Mevzu memleket meseleleri, vatanımızın/ekranlarımızın bölünmez bütünlüğü filan olunca bazen basiretim bağlanıyor, saflığım tutuyor.

 

Bakan Yıldırım'ın "seferberlik çağrısı"na avdet ederken, bir yandan da Erkin Koray'ın seferberlik türküsünü mırıldandım:

 

"Kızları da alın artık askere..."

 

En hızlı klavye kullananlar, MSN'de filan hedefi gözünden vuran aslında onlar değil mi?

 

Soksunlar klavyenin altına ellerini...

 

* * *

 

Ardından bir başka "güvenlik sorunu" geçti aklımdan.

 

Yıldırım'ın önerisine uyarak, youtube'un, Google'ın filan Türkiye'de irtibat bürosu açma meselesini düşündüm.

 

O büronun güvenliğinin, sağlık ve afiyetinin nasıl sağlanacağı, uykularımı kaçırdı.

Haberin Devamı

 

Yayınladıkları bir görüntüde, güzide bir ilimizi ya da liderimizi hicvettikleri gerekçesiyle hemşehrilerimiz büronun önünde toplanıp youtube flaması mı yakar.

 

Yoksa, camları mı taşlar, youtubecuları mı hırpalar bilemedim.

 

* * *

 

Bakan Yıldırım, bu sitelerin hukuk kurallarımıza saygılı olmasını da istemiş.

 

Ve "bu kadar hukuk tanımaz bir siteyi hararetle savunanları" da kınamış.

 

Saflığımın üstüne, bir de kuvvetle kınanan o talihsiz görüşü savunmamın mahçubiyeti eklendi tabi.

 

Ama yine de düşünmeden edemiyorum:

 

"Hukuk"a saygılı olalım da, bir de birey hakkı-hukuku, haberleşme-düşünce özgürlüğü, "düşünce ve kanaatlerini çeşitli araç ve yollarla serbestçe açıklama ve yayma hürriyeti" filan var değil mi...

Haberin Devamı

 

Yazarın Tüm Yazıları