10 Ocak 1961’de basın çalışanlarının haklarını düzenleyen 212 sayılı yasa yürürlüğe girdi.
Ve uzun yıllar “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kutlandı. Ama artık ismi, “Çalışan Gazeteciler Günü”. “Bayram” değil... * * * Yirmi yıl önce Aktüel Dergisi’nde başladığım mesleğe. On beş yıldır Hürriyet’teyim... Ve bu meslektekileri “fikir işçisi” olarak tanımlıyor, 212 sayılı yasa. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Anayasa, yasalar da “fikir hürriyeti”ni düzenliyor: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu hak, fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, malumat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını içerir.” Bakıyorum geriye, “akıl-fikir aramak”la geçmiş onca yıl. * * * Yayıyoruz “haberleri/fikirleri”. Kırk satırla... Bilgisayara oturun, açın Word programını. Kırk satırı, 200 sözcüğü geçmeyen bir şeyler yazın. Yani bir A4 kağıdı bile doldurmasın yazdıklarınız. İşte bu alan, genelde bir köşe yazarının, bir habercinin tüm arazisidir. Çok özel haberler, farklı formatlardaki yazarlar dışında, 40 satır hepsi. İki, üç dakikada okunan, en çok 40 satır. Ama kırk satırla, 40 gün 40 gece kavga ediyor, “her türden iktidar”lar. Tahammül edemiyorlar. Kırk satıra, ellerindeki her güçle, her imkanla “karşılık” vermeye çalışıyorlar. Örtülü-örtüsüz her türlü tehditle. Olmadı, 40 satırı, 40 fırına taşıyorlar. “Kırk katır mı, kırk satır mı” diyen de çıkıyor elbet, şerait müsait olduğunda. * * * Ama o 40 satır, Ankara’da her gün yüz binlerce okurumuza ulaşıyor. Gerisi, lafügüzaf. “Çabalayan Gazeteciler Günü” kutlu olsun.