Paylaş
Ancak dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, Din İşleri Yüksek Kurulu emeklisi Kemal Güran’ın yazdığı kitabın satışının durdurulmasını istedi anınında.
Çünkü içinde bir dönem sık gündeme gelen “inciler” vardı: “Gerektiğinde kadını makul şekilde dövünüz.
Kadın yalnız yolculuk yapamaz.
Çok eşlilik toplumu rahatlatır...”
Erkeğin birden fazla kadınla evlenmesinin gerekçesi de çarpıcıydı:
“Kadın, kadınlık görevini yerine getirememektedir. Kocanın hizmetçi tutma gücü yoktur.
O zaman ikinci bir kadınla evlilik yapılabilir.”
Bu ulvi sözleri şöyle “tercüme etmek” olanaklıydı:
Kadın “hizmet ve hizmetçilik” görevini yapamazsa, “kadrolu” yeni bir “hizmetçi” alınır...
* * *
Uzun süredir, pek yansımıyordu basına böylesi abukluklar.
Derken, Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı’nın “formülü” çıktı manşetlere.
İkinci eşlerin Güneydoğu’dan alınmasını önerdi...
Bakırcı formülünün üçüncü ayağını, Ermenistan ya da İsrail sorununun çözümü için de işletecek miydi bilinmez.
Ama anında gereken tepkiyi gördü.
* * *
Bakırcı önerisinin gerekçesini de o (a)tipik zemine oturttu elbette:
“Bu bizim kültürümüzde vardır...
Türkiye’nin gerçeğidir, bu gerçeği kabullenelim.”
* * *
Sadece kültürümüzde olan değil, “kültürümüzde olmayan” da bağnazlığın bahanesidir hep.
Mesela, “Yemekteyiz” adı verilen “aş meydanı”nda bile en kuvvetli gerekçedir:
“Olur mu efendim, hazırladığınız yemeğin sosu, bizim kültürümüzde yoktur...” Ah şu bizim, eklemelerle-çıkarmalarla, olmadı “tefsir”le yamalı bohçaya dönen “kültürümüz.”
Anayasa’yı değiştirmekten bile yaman hadise.
Paylaş